HÜRRİYET'İN Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök'ün gazetesinde yazmaya başlayacak yeni yazarını "Yarından itibaren İslami kesimin en haylaz, en hergele çocuklarından birini okumaya başlayacaksınız" diye tanıtması, kavram kargaşaları okyanusumuzu daha da derinleştirdi.
Almanya'dan yazan bir genç okurumuz (Ahmet Sargın) "Hergele bir övgü sıfatı mıdır" diye soruyordu geçen gün.
Sözlüklere göre "Hergele" kelimesi "Binilmeye ve yük taşımaya alışkın olmayan huysuz atlar ve eşekler" anlamına gelirmiş.
Hergele mecazi olarak da "Terbiyesiz ve azılı kimseler için sövgü olarak" kullanılırmış.
Bu açıdan Ertuğrul Özkök'ün bir yazarını " Hergele" diyerek övmesi, dilin yanlış kullanımına örnek olabilir.
Mesela "Ertuğrul Özkök Hürriyet'e yazar bulmak için Hergele Pazarı'na gitti" denilebilir mi?
Veya "Ertuğrul Özkök liberal eğilimli meslektaşları hakkında çok hergelece yazılar yazıyor" dediğinizde, bu bir övgü olabilir mi?
Bu olay, özellikle kitle gazetelerinde yazanların kelimeleri seçerken genç kuşakları yanılgılara yönlendirmemeleri gerektiğini gösteriyor.
"Hergele"yi bir övgü sıfatı sanan bir genç "Benim babam çok hergele bir adam" derse ya da kendisini yargılayan hâkimi övmeye çalışan sanık "Çok hergele bir hukukçusunuz sayın yargıç" diye konuşursa tabii ki olumsuz sonuçlar doğar.
Özetle Türkçeyi doğru kullanmalıyız.
"Bizzat" ile "Bilakis"in yanlış kullanımında veya "Şahsen" ile "Gıyaben"in karıştırılmalarında sık sık görüyoruz.
Yıllar önce bir genç okurum benimle görüşmek istediğinde kendisine telefonla randevu vermiştim. O da cevap olarak, "Söylediğiniz saatte teşrif edeceğim" demişti.
Acaba bunu hergelelik olsun diye mi böyle söylemişti?