Bugün Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem'in 10'uncu günü. Bugün "Aşure Günü" aynı zamanda.
Herhalde sizler de evlerinizde ve çevrenizde "Aşure Günü" nün yansımalarını hissediyorsunuz. Mutfaklarda aşure tencereleri kaynıyor. Komşularınızdan size aşure dolu kaplar geliyor. Çocukluk yıllarından başlayan ve artık hayat tarzı haline gelen bir gelenek bu. Din kökenli inançların, toplumsal gelenek haline dönüşmesinin somut bir örneği.
Bugüne neden "Aşure Günü" denildiğini yine hatırlayalım:
- İnanca göre Muharrem'in 10'unda Hazreti Nuh'un gemisi tufanın sularından kurtulup, Cudi Dağı'nda karaya ulaşır. Bu kurtuluşu kutlamak için, geminin ambarında kalan bütün tahılların katıldığı bir tatlı yapılır ve bu tatlıyı gemidekiler paylaşır. İşte her yıl 10 Muharrem'de aynı tatlı, yani "Aşure" yapılarak tanıdıklara, komşulara gönderilir. Böylece hem bir lezzet diğer insanlarla paylaşılmış olur, hem de Hazreti Nuh'un serüveni yeniden hatırlanır.
Görüldüğü gibi bizler toplum olarak "Nuh' un Gemisi" denilince, olaya Ağrı Dağı'nda gemi kalıntısı arayan Amerikalı astronotlardan farklı bakan bir kültürün sahipleriyiz.
Ayrıca biliyoruz ki, Muharrem ayının 10'unda kutlanan "Aşure Günü" nün diğer dinler için de farklı anlamları var. İnternet gruplarında dün dolaşan mesajlardan birinden alarak, Aşure Günü'ne rastlayan diğer inançlarla da ilgili bazı olayları sıralayalım:
- Allah, Hz. Musa'ya Aşure Günü'nde bir mucize göndermiş ve Kızıldeniz'i yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür. / Hz. Yunus, Aşure Günü'nde balığın karnından kurtulmuştur. / Hz. Adem'in tövbesi Aşure Günü'nde kabul edilmiştir. / Hz. Yusuf, kardeşlerinin attığı kuyudan o gün çıkartılmıştır. / Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur. / Hz. Eyüp hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.
Söylemek istediğim şu... Din sadece bir "İnanç Sistemi" değil, yaşanan sosyal bir olgular bütünü ve "Kültür" dür de.
İçinde bulunduğunuz toplumdaki pek çok davranış, gelenek ve hatta hukuk, bu "Kültür" ün yansımalarını içerir. Tabağınızdaki aşureyi kaşıklarken de, bu olguyu diğer insanlarla paylaşırsınız.
Hatırlayın mesela bizim "Çiğ köfte" nin arkasındaki öyküyü.
Rivayete göre Nemrut, Hz. İbrahim'in yakılması için, Urfa'da çalı çırpı dahil ne varsa toplatıp, en büyük ateşi yaktırmış. O gün bir geyik avlayan bir avcı, karısına "Bana bu geyiğin etinden yemek yap" demiş. Kadın yakacak bir dal bile bulamayınca, geyiğin budundan kestiği eti, bir dibeğe koymuş. Üzerine bulgur ve çeşitli baharatı, otu atıp, bu eti saatlerce dövmüş, ezmiş. İlk çiğ köfte böyle yapılmış.
Urfa'ya gidenler ve "Kutsal balıklar" ı görenler, Hz. İbrahim'le ilgili anlatılanlar arasında, çiğ köftenin bu serüvenini de öğrenirler.
Yani, doğduğunuz, doyduğunuz, yaşadığınız toplumun kültürüne karşı, ecnebi turistmiş gibi uzaktan bakan gözlemci olmayın. Hiç olmazsa aşureyi kaşıklarken, bugünün "Aşure Günü" olduğunu bilirseniz, damağınızdaki lezzet yeni bir boyut kazanabilir.