SAYIN okurum Tuğçe Tung karşıt düşüncelere karşı tahammüllü olmak üzerindeki yazıma yorum gönderirken özetle şöyle diyordu:
- ..Bilimsel / tarihsel gerçekler saklanmamalıdır, saklanamaz, en doğrusu durumu kabul edip açık davranarak ele almaktır.durumda,Pamuk'un dedikleri ne kadar gerçek? Tartışılması gereken bunlardır.. Ben Pamuk'un tehditler almasını doğru bulmuyorum. Ancak söylediklerinin arkasından "Aslında tam olarak da öyle demedim" e varan açıklamalar yapıyorsa,
"Tarihsel-bilimsel gerçekler" den bahsetmek ne kadar anlamlıdır? Ayrıca tarihsel gerçeklerle ilgili açıklamalar yapıyorsa, buna karşı tarihçiler belgelerle ortaya atılan iddia hakkında açıklamalar yapabilir ve yalan bir iddia söz konusuysa bu iddiaya çok rahat bir şekilde karşı durabilir. Düşünce özgürlüğü ancak bu şekilde gelişir. Sadece alıntı yapan beyinlerin düşünce özgürlüğünden söz etmek anlamlı değildir.
Sayın Tung bence işin özünü yakalamış. Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk'tan alıntı yaparak bu konuyu noktalayayım:
- AİHM, çoğulculuk, hoşgörü, görüş açıklığı, görüşleri açıklama öğelerini demokratik toplumun vazgeçilmez kurucu öğeleri olarak nitelendirmekte ve bütün dünya için minimum ölçütleri ortaya koymaktadır. Türkiye eğer demokrasiye geçmek istiyorsa, bu ölçütleri gözetmek ve uygulamaya geçirmek zorundadır. AİH Mahkemesi, eleştirel görüşlerin sert, saldırgan, düşmanca kaleme alınabileceğini; herkesçe hoş görülen sıradan görüşlerin yanı sıra toplumu sarsan, rahatsız eden düşüncelerin de anlatım özgürlüğü içinde değerlendirilmek gerektiğini, aslında düşünceyi açıklama özgürlüğünün bu tür görüşler için olduğunu, bu özgürlüğün yalnızca kişisel değil toplumsal bir hak ve öğrenme, başkalarının bilgilendirilme özgürlüklerinin de kaynağı olduğundan ve yönetime katılmayı sağladığından çoğulcu demokrasinin temel, başat öğesi bulunduğunu sürekli biçimde yineleyerek (kararları ile) vurgulamıştır.