Yıl 1964... Cumhuriyet gazetesinde hem dış haberlerde çalışıyorum, dış politika yorumu yapıyor, dizi yazılar hazırlıyorum, hem de gazetenin gece sekreteriyim.
Gece sekreteri, günlük mesai saatinin bitiminde gazeteyi devralır. Son haberleri, gelişmeleri gazeteye yerleştirir ve gazeteyi baskıya verir. Sabaha karşı görevi biter.
Ben de ertesi günün Cumhuriyet'i rotatiften çıktıktan sonra, gazetenin aracıyla Cağaloğlu'ndan Taksim'e giderdim. Oradan da bir dolmuşu yakalayıp Yeniköy'deki evime doğru yollanırdım.
İnsan sabaha kadar çalışınca karnı acıkıyor. Taksim'deki otobüs duraklarının önünde, tekerlekli ızgarasından havaya nefis kokular saçarak sucuk-ekmek, köfte-ekmek, böbrek-ekmek yapan bir sakallı seyyar satıcıdan, o anda hazır ne varsa alıp, Yeniköy dolmuşuna binerdim. Yolda bunu yer ve açlığımı eve varmadan bastırırdım.
Hafif karın yağdığı böyle gecelerden birinde, köfte-ekmek alıp, kalkmak için bir yolcu bekleyen dolmuşa koşup, bindim. Araba kalktı, ben de yemeye başladım köfteli ekmeği.
Yanımda buram buram anason kokan bir akşamcı var. Ben ekmekten ikinci ısırığı aldığımda, hafif dili dolaşarak sordu:
- Yediğin köfte mi, böbrek mi?
Kendisine yediğimin köfte olduğunu söyleyince bir soru daha yöneltti:
- Sakallı'dan mı aldın? Ekmeğin arasına soğan piyazı da koydu mu?
Köfte ekmeği sakallıdan aldığımı ve ekmeğin arasında soğan piyazı da bulunduğunu söyledim. Başını iki yana sallayıp, iç geçirerek söylendi:
- O sakallı da bunu çok iyi yapar. Bari ekmek de taze mi?
Hafif ezilmeye başlamıştım. Yediğimi sorgulayan adama döndüm:
- Kardeşim, çok canın çektiyse al ye. Ben yemesem de olur, dedim.
Adamın birden yüzü güldü, uzanıp aldı köfte ekmeği elimden, büyük lokmalar kopararak yerken, konuşmaya çalıştı:
- Ah o sakallı yok mu? Böyle köfte ekmeği dünyanın başka neresinde bulabilirsin ki..
Köfteyi kaptırdığımdan bu yana aradan 40 yıl geçti. Şimdi düşünüyorum. Acaba Avrupa Birliği'ne tam uyumu sağladığımız zaman, benim kuşağımdan sonraki gazeteciler böyle bir anıya hiç sahip olamayacaklar mı? AB'nin hijyen koşulları sokakta köfteyi yasaklarsa, gece sekreterleri evlerine giderken ne yiyecekler?
1961'de İngiltere'de Stroud diye bir kasabadaki fabrikada işçilik yapıyordum. Gece yarısından sonra acıkınca kapısı olmayan, caddeye açık bir dükkâna gider, kızartılmış morina balığı filetosu ile patates tavadan oluşan "Fish and chips" alırdım. Satıcı bunu bir gazete kâğıdını külah gibi yapıp onun içine koyar, üzerine bol bol sirke döker, iki tane de soğan turşusu atardı. Yolda bunları parmaklarınızı kullanarak yerdiniz.
Bizim köfte-ekmek gibi kolay ve lezzetli bir doyum şekliydi fish and chips.
Acaba Stroud'da hâlâ o dükkân duruyor mu?
Yoksa AB koşulları gazete kağıdına sarılı tava morinanın ayakta satılmasını yasakladı mı?
Acaba AB ile müzakerelerin başlamasına "Olmaz böyle şey" diye ben de mi karşı çıkmayı düşünsem diyorum.