Digiturk'ün ekim ayı filmlerinin tanıtıldığı dergide, Japon yönetmen Takeshi Kitano'nun "Zatoichi" filmi anlatılıyordu.
Bu filmde kör bir gezgin olan Zatoichi, aslında büyük bir kılıç ustasıdır. Sonunda kader onu diğer bir kılıç ustası olan Ginzo ile karşı karşıya getirir.
Bu tür filmleri (Mesela Tarantino'nun Kill Bill'i gibi) izleyenler, sonucu tahmin edebilir. Kafalar, kollar koparken kanlar fışkırır. Ama bütün bu vahşet, baledekine benzer zarif ve hesaplı hareketlerle yapılır.
Buna "Estetize Şiddet" deniyormuş.
Şiddetin, cinayetin, vahşetin estetiği olur mu demeyin. Picasso'nun "Guernica"sı veya Munch'ün "Çığlık"ı değil midir sanatta dehşetin ifadesi? Ama sinema sanatı, dehşeti ve cinayeti de estetize etti neticede.
Bu durumda, başka alanlarda ve mesleklerde de bir arada bulunmaları imkansız olan olguların tamlaması yapılamaz mı acaba? Örneğin "Bilimsel Saçmalık" gibi, "Diplomatik Esneksizlik" gibi, "Devletçi Bireycilik" gibi, "Laik Köktenci" gibi, "Hümanist Irkçı" gibi, "Totaliter Çoğulculuk" gibi, " Hukuksal Linç" gibi...
Bu tür uyumsuzlukları yaşamlarında gerçekleştirmeyi deneyenler çıktı. Örneğin Michael Jackson "Beyaz Zenci" olmayı denemedi mi? Veya alaturka müzik üzerinde "Polifonik Monofoni" denemeleri yapılmadı mı? Ama sonuçta bütün bu denemelerde "Tam Uyum" sağlanamıyor.
Siz istediğiniz kadar kendinizi "Muhalefetteki İktidar" olarak görün. Seçim kazanmadığınız takdirde, çok partili demokraside iktidar olmanız mümkün değildir.
Siz istediğiniz kadar kendinizi "Batılı" zannedin, Batı uygarlığının yanında olduğunuzu varsayın. Eğer 1930'ların tek partili ve tek ideolojili "Batı Modeli"nin hasretini çekiyorsanız, 2005 yılında ancak "Müzelik Batılı" olursunuz. Avrupa Birliği Türkiye'yi bütün kültürel ve toplumsal renkleri ile üyeliğe kabul edilebilir olarak görürken, siz hala "Bunlar Türkiye'yi temsil etmiyor" diye kendinize benzemeyenleri düzen dışı kabul ederseniz "Üniter Bölücülük" yapmış olmaz mısınız? Askerlik mesleğinin mensubu olduğunuzu düşünün. Bu meslekteki bütün modernizasyonun Batı Avrupa'yla işbirliği ile başladığını bileceksiniz, Von Moltke'yi okuyacaksınız, Cumhuriyet döneminde NATO ile ordunuzu Batı stratejisine entegre edeceksiniz. Sonra sivil toplum Avrupa Birliği ile entegrasyon yoluna girince, bunu milli menfaatlere aykırı bulacaksınız.
Hem "Atatürkçüyüm" diye nutuklar atacaksınız. Hem de, Atatürk'ün bir gecede Latin alfabesini, bir gecede Medeni Kanun'u Türkiye'ye kabul ettirdiğini görmezden gelip, "Bunlar Avrupalı olmak için taviz veriyor" diye de çığlıklar atacaksınız.
Woody Allen'ın bilinen özdeyişindeki gibi bir durum yok mu ortada?
- Hayatta neyi seviyorsam, ya ahlak dışıdır, ya yasadışıdır, ya da şişmanlatır!
Şöyle uyarlayamaz mısınız bunu bizim siyaset ve düşünce ortamımıza:
- Ben ve benim gibi düşünenler iktidarda değilse, her alınan karar ve her atılan adım yanlıştır, zararlıdır, kötü niyetlidir.
Ne diyebiliriz bu durum karşısında? "Çağdaş İlkellik" desek yanlış olur mu? "Estetize Şiddet" daha tutarlı bir tamlama mıdır?