İNSANLAR ne dramlar hatta ne trajediler yaşıyor. Ama o insanları tanımayınca, onların yaşadıklarını da bilmiyorsunuz.
Derken "Şöhret" denilen taşınması çok ağır yük geliyor. Önceki gün bir otel odasında ölen "Gelinim Olur musun" un Ata'sı da galiba bu yükün altında ezilenlerden biriydi.
Ata'nın annesi Semranım'la, gönlünü kaptırdığı Sinem arasındaki çaresizliğini, çırpınışını aylarca canlı yayınlarda izledik. Ailesinin, kimseyi ilgilendirmemesi gereken özel yaşamlarını, hepimiz öğrendik. Sabah programlarında hanımlar "Semranımcı" ve "Sinemci" diye kamplaşıp, birbirleri ile kavgalar etti.
Sonuçta bahtsız Ata, "Şöhret" sahibi oldu.
Şöhret bir başarıyla veya bir yeteneğin yan ürünü olarak gelirse, daha kolay taşınır. Ayrıca şöhretin beraberinde, özel hayatın kalmaması, haklı veya haksız yere tanımadığı insanlar tarafından eleştirilmek de gelir. Ve şöhret, sahiplerine yapmamaları gerekenleri yaptıracak cesareti, hatta cüreti de verir.
Bahtsız Ata medyatik şöhretinin rüzgarında kim bilir nerelere sürüklendi? Ne işi vardı Adana'da? Kendisini artık hatırlamayanlara kim olduğunu hatırlatmak için neler yaptı acaba? Canlı yayınların, paparazzi programlarının konu mankeni olmayı göze alarak şöhreti hedefleyenlere, Ata'nın acı biten serüveni ders olmalıdır. Bu şöhretlilerden bazılarının ruh sağlıklarını kaybettiklerini de duymadık mı daha önce? Ata'nın annesine, babasına, kardeşine başsağlığı ve sabır diliyorum. Çocukcağız televizyon izleyicilerini oyalamak karşılığında, kendi yaşamının rayından çıkıp gitti.