Siyasetin bir evcilik oyununa döndürülmesi bıktırıcı olmaya başladı.
Son Milli Güvenlik Kurulu bildirisi üzerindeki tartışmalara bir bakın Allah aşkına.
CHP'nin Ali Topuz'u "Bu post modern uyarıdır" diye girdi konuya.
9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de, hükümete anayasal görevlerinin anımsatıldığını duyuran Milli Güvenlik Kurulu'nun bildirisinin "28 Şubat'ın zarifi" olduğunu söylemiş. Demirel, Gözcü gazetesinde yayımlanan demecinde, bildirinin "hükümete ciddi bir uyarı" olduğunu ileri sürerek şöyle demiş:
- Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Anlaşılıyor ki MGK hâlâ diri. Kim çıkardı bu Kürt sorununu? Siz yüzyıllarca bir ve beraber yaşamış insanları ayırır, Kürt sorunu diye tanımlama yaparsanız, o zaman birileri de çıkar ' Biz de varız'
der.
Sayın Demirel'in deyimiyle "Birileri"nin çıkıp "Biz de varız" dediklerini defalarca gördük. Bu birileri hangi konuda ne dedilerse ve kimi hedef aldılarsa, sonunda umdukları ile değil buldukları ile baş başa kaldıklarını da gördük.
En somut örneklerden biri Sayın Demirel değil mi?
İki defa askeri darbeyle devrildikten sonra hem başbakan hem de cumhurbaşkanı olmadı mı?
Ne oldu yani? 20'nci yüzyılın ikinci yarısında başbakanlar, bakanlar asıldı. Parlamento iki defa, siyasi partiler defalarca kapatıldı.
Sonuç ne?
Kürt Sorunu mu, Ermeni Sorunu mu, Ege Sorunu mu, Gelişmemişlik Sorunu mu, Çarpık Kentleşme Sorunu mu, Eğitimdeki Çarpıklık Sorunu mu, Başörtüsü Sorunu mu, Hantal Devlet Sorunu mu çözümlendi?
Bu "Birileri" diyelim ki "28 Şubat'ın zarifi"ni MGK Bildirisi'nin kelimeleri arasına sıkıştırıp yeniden piyasaya sürdüler. AK Parti'yi önce bölüp, sonra kapattıracaklar ve arkasından Tayyip Erdoğan'a şiir okutup hapse mi atacaklar?
Acaba Mesut Yılmaz'ı Yüce Divan'dan alıp yeniden Başbakan mı yapacaklar arkasından?
28 Şubat döneminde eski Başbakan Tansu Çiller'in seslendirdiği bir olgu vardı. "Türkiye' de siyasetçilerin önünde Adnan Menderes' in idam sehpasındaki fotoğrafı vardır" diye ifade etmişti bu olguyu Çiller.
Yani hâlâ öyle mi olmalı durum?
Süleyman Demirel Bilgi Üniversitesi'nde yaptığı "Başarısız Devletler" konulu konuşmasında, Rus Çarı Deli (Veya Büyük) Petro'nun, Paris ziyaretinde Kardinal Rişlyö'nün heykeline sarılıp "Eğer sağ olsaydın Rusya'yı ikiye bölerdim. Bir yarısını sana verirdim ki, öbür yarısını nasıl idare edeceğimizi söyleyesin" dediğini nakleden anekdotu aktarmıştı.
Biz de böyle mi diyelim?
"Birileri"ne sarılıp, "Ülkenin tamamını siz yönetin. Başarısızlıklarınız bizim, başarılarınız sizin olsun" mu diyelim biz de?
Gerçekten bu evcilik oyunu sizi bıktırmadı mı? Bu oyunu Avrupa Birliği'ndeki çocuklarla da oynamaya niyetli misiniz?