İki yanı ağaçlıklı yola girdim ve öylece bakakaldım...
Asfaltın üzeri baştan aşağı kızıla çalan sarı renkte hazan yapraklarıyla doluydu...
Hayranlık ve hüzünle eğildim...
Uzanıp yapraklardan birini elime aldım.
Ortası mandalina rengindeydi; kenarları alev alev yanıyordu; öylesine bir kızıl...
Parmaklarımın arasına almamla ufalanması bir oldu.
"Hayat güzelse ölüm çirkindir" diyen modern zihin tam bu noktada durup sarsılır işte!
Güzel bir ölüme inanan ve durup seyreden kaldı mı, pek emin değilim artık.
Nihayetine birkaç foto çekilir, Instagram'a koyulur, altına havalı iki laf edilir ve yürüyüp gidilir...
Hepsi o kadar...
Lakin bu sefer baktım, baktım, baktım...
***
Şu sıralar çok sevdiğim ve sık sık geçtiğim bir cadde var ki, o da böyle...***
Biliyorsunuzdur, eskiden çok yazardım bunları...***
Mahallede eş dostla sohbet ederken dikkatimi çekiyor.***
Bu satırları yazdıktan az sonra sonbaharın son demlerine bakmak için uzun yol yapacağım...
Ne olacağını da söyleyeyim...
Her derenin kıyısına, her ağacın altına şimdi pek moda olan "tiny house" kondurulmuş olmasına isyan edeceğim.
***
NOT DEFTERİ
Gelecek doymak bilmeyen bugün tarafından yutularak yok oluyor. Geleceği, sanki önümüze sunulan çok seçeneklerden biriymiş gibi bugüne ekledik. (J. G. BALLARD / Çarpışma)