Mart 1939...
Siyasetten tasfiye edilmiş Winston Churchill, aile malikânesine çekilmiş resim yaparak oyalanıyor...
Almanya'nın akıl almaz silahlanma hızından ve Avusturya'yı ilhakından ne zaman söz etse, geriye kalan üç beş dostu da konuyu değiştiriveriyor.
Birleşik Krallık hükümetinin başındaki Chamberlain, "Her yerde sulh" politikası izliyor ve Churchill'i dinleyecek kimse yok!
Sonra?
1 Eylül'de Almanya'nın Polonya'yı işgalinin hemen ardından büyük savaş başlayacak...
Churchill, yeni kurulan savaş kabinesinde bakan olacak.
***
Niye böyle başladım yazıma?
Şundan...
O gün de, bugün de...
Sosyal ve politik dinamikler var...
Planlar var... Stratejiler var...
Global sermaye düzeninin hesapları var.
Ve elbette dönen bir çark var...
Her şey bir tetiğin düşmesine, silahın patlamasına bakıyor.
Ama kim yapacak bunu?
Kim tetiği çekecek, kim düğmeye basacak?
Stratejileri geliştirenlerin "boşluk" noktası burası...
Kontrol edilemeyen ya da edilemiyormuş gibi yapılan alan...
Mart 1939'dan bir tabloyu bu gerçeği anlatabilmek için yazdım.
***
Başka şeyler de var...
Bugün birtakım hesaplar yapar, o hesaplara güvenerek toplumları hareketlendirir ve planlar çizersiniz mesela...
Ama tetikler çekilip işler karıştığında evdeki hesaplar çarşıya uymaz.
İradi kararlar mekanik hesapları aşıverir.
Konumuz savaştı değil mi?
Örnek de 2. Dünya Savaşı'ydı.
O halde açayım...
Savaştan önce, "askeri uzmanlar" (tabii o zaman elde çubuk TV tartışmaları yoktu!) Fransız ordusunu Avrupa'nın en güçlü ve en iyi teçhiz edilmiş kara ordusu sayıyorlardı.
Eh, nihayetinde de 1918'in muzaffer ordusuydu ve tam 93 tümene sahipti.
Subayları çok yüksek deneyimliydi.
Şu ayrıntıyı da not düşeyim...
1940 Mayıs'ında cephe hattında Almanların sadece 2 bin 500 tankı varken, Fransızların elindeki tank sayısı 3 bin 168'di.
Sonrasını bilmeyen yok; Almanlar, Paris'e yıldırım gibi indiler.
***
Savaş çıkmasın.
Çıkan savaşlar büyümesin...
Ama şu da bilinsin...
Büyük savaşlar çıkarsa...
Neyin ne olacağını önceden bilen olmaz; olmuyor.
***
NOT DEFTERİ
Ansızın aralanan bir kapıdan hayat içeri süzülüvermişti! Belki yine yaşayabilir, belki yine bir insan olabilirdim. Soğukta donup adeta buz kesmiş ruhum yeniden nefes alıp vermeye başlamıştı. (HERMANN HESSE / Bozkırkurdu)