"Çiçekleri açmış bir bahçede oyalanmak beni yeniden inançlı biri yaptı. Cennet Bahçesi'nin var olduğuna ve olmaya devam edeceğine inanıyorum. Sürekli baştan başlayan bir Yaradan'a inanıyorum."
Benim için şahane bir metin olan Yeryüzüne Övgü kitabının önsözünde böyle yazıyor Byung-Chul Han...
***
Balkon da bahçe sayılır mı?
Balkonumdaki limon güneşli ama serin günlerden memnundu.
Bir hafta önce çiçeklenmeye başladı.
Derken...
TV'ler kar için gün ve saat tahminleri vermeye başladılar; üstelik fırtına da çıkacak diyorlar.
İçeri aldım saksımı...
Fakat doğru yaptığıma da emin değilim...
Bitkileri sevmek bambaşka bir şey...
Tercihini soramıyorsun...
Haklarındaki devasa malumat ise hep bir belirsizlik payı bırakıyor.
Senin işin sevmek, özen göstermek ve beklemek...
Birdenbire çiçek açar mı, meyve verir mi?
Onu sen değil, bitki biliyor.
Daha ötesini isteyen, "sevdiği"ni kaybediyor...
***
İşte bu hisler ve düşünceler içindeyken...
Şu sıralarda hakkıyla pek gözde olan Kore doğumlu Alman düşünür Byung-Chul Han'ın "Yeryüzüne Övgü"sünü aldım raftan...
Kim bilir kaçıncı kez sayfalarını karıştırmaya başladım.
Berlin yakınlarındaki küçük bahçesini anlatıyor Han...
Kışın dondurucu soğuğunda açan çiçeklerini...
Bir yandan da Schubert şarkıları dinliyor...
Hani içinde "Gülüyor musunuz şimdi bana, kış günü çiçek düşleyen bu adama?" dizeleri geçen şarkıları...
***
Şöyle yazmış düşünürümüz:
"Bahçede çalışmaya başladığımdan beri zamanı başka türlü algılıyorum. Önümüzdeki bahara kadar geçen zaman neredeyse sonsuzluk gibi geliyor. Yaz sonsuz uzak bana."
Tabii şunu eklemeyi de unutmamış: "Bahçede tecrübe ettiğim şey: Yeryüzü büyüdür, bilmecedir ve sırdır."
***
Hayatımın çoktan kapanmış bir dönemi aklıma geliyor şimdi...
Evlerinin bahçelerini sadece çimle kaplayan ve kış mevsiminde bir saat uzaklıktaki şehirlerinden bahçelerini görmeye gelmeyen dostları hatırlıyorum...
Ve az ötede köyün kırk yıllık sakinlerinin bahçelerinde büyüyen yumruk büyüklüğündeki limonları ve kışın açan sapsarı türlü çeşitli çiçekleri...
***
Neyse...
Siz toparlanın bakalım; kaşkollara sarınıp çay-kahve içmeye sokağa çıkarsınız belki...
Ben kitabımı okumaya devam edeyim...
Kış kirazı ve kış yasemini nasıl bir şeymiş, onları da merak ediyorum...