Zalime "zalimsin" demekte geç kalıyoruz, hep geç kaldık...
Kötünün kötülüğünü görüp adını koymuyoruz...
Yanlışa yanlış deyinceye kadar çağlar geçiyor...
Hileyi görüp oluruna bırakıyoruz...
Çirkinlik bize uzaksa, biz güzelliklerle idare ederiz sanıyoruz...
Birileri kazara dürterse bizi...
Dur, diyoruz, dur; elbet zamanı gelir.
Geliyor tabii...
Ama geç geliyor.
Ağzımızı açacak hâl bile bırakmıyor.
***
Sonrası mesela...***
İsrail kurulduğu anda belliydi oysa...***
Şimdi durmuş...
Yeryüzünü küçücük kılan dijital çağda böyle bir soykırım nasıl yapılır diye soruyoruz birbirimize...
Hem de yığınla "data"sı ve iletişim kanallarıyla kafamıza vura vura kayıt tutturarak yapılıyor.
Çünkü zalim de şunları biliyor...
Devletler dünya sistemi tarafından prangalanmış...
1948'den beri sessizce izlemeye mahkûm edilmiş kitlelerin ise kırgın isyanını dile getirmekten öteye yapabileceği çok şey yok...
Bu durum dünyayı değiştirecek mi, bilemiyorum.
Lakin tek tek insanları değiştirecek, orası kesin!
Dünyanın düzeni iyi insanları bir daha aldatamayacak...
Bir daha ne nefretimizi ne de sevgimizi söylemeye geç kalmayacağız...
Şüphelerimizi ciddiye alacak, zamanın çarkında bulanıklaştırılmasına izin vermeyeceğiz...
İnşallah...
Hiç değilse, bundan sonra...
Karaya kara, aka ak demekte tereddüt göstermenin öldürücü olduğunu bileceğiz...
***
NOT DEFTERİ
Demek farkını anlarmışsın...
Cennetin cehennemden...
Mavi göklerle acılar arasındaki farkı anlarmışsın...
Peki, yeşil tarlalarla soğuk çelikten raylar arasındaki farkı anlar mısın?
Bir düşün, takasta sana ne vermişler?
Kahramanlar yerine hayaletler mi?
Ağaçlar yerine külleri mi?
(PİNK FLOYD / Wish You Were Here şarkısından aşırı serbest çeviri)
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz