Tamam!
Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri doğrudan savaşa girince...
Yani dünya sisteminin merkezinde yangın çıkınca...
Ona "Dünya Savaşı" deniyor.
Tarihe böyle yazılıyor.
"Dünya"ları bu çünkü; bu kadar.
Yeryüzünün başka yerlerinde insanların çektiği acı bir yere kadar ilgilendiriyor onları...
***
Ama okullarda öğretilmeyen, eş dost sohbetlerinde geçmeyen, en ciddi tartışma platformlarında bile akla gelmeyen bir nokta vardır ki...***
Ne yalan söyleyeyim...***
İttifak şu konuyu netleştirdi: "Bir üye ülkeye saldırılırsa bu, üç ülkeye de saldırı sayılacaktır."
Bir saldırıya uğradıklarında stratejiyi ABD belirleyecek, Japonya saha komutasını yapacak.
Ya kirli işler?
O tabii ki Güney Kore'nin işi, diyor uzmanlar...
Geriye ne kalıyor?
Çin'i ve Rusya'yı kışkırtmak...
Tabii bir de bütün bunlardan önce Rusya ile Çin'i kapıştırma hesapları var.
Onu da konuşuruz ileride...
Kimse konuşmuyor bu konuları, bari biz konuşalım.
***
ZİRVELER NE İÇİN YAPILIYOR?
TV'de bir meslektaşım...
Hindistan'daki G20'yi yorumluyor.
Şöyle: "G20 bir marka sunumudur, bir tür görücüye çıkmaktır."
Şaka mı?
Hâlâ 1990'larda olduğumuzu sanıyor herhalde.
İzlerken eski bir program sandım.
Bütün dünya kimin marka olup olmadığını çoktan biliyor.
Görücüye çıkmak ne Allah aşkına!
Mesele şudur...
Bu zirveler "yüz yüze" ve uzun bir süre (ve belki hiç) haberimiz olmayacak şeyler görüşülsün diye yapılıyor.