Kudurma noktasına gelmiş bir nefret...
Baştan aşağı sahte bir dayanışma hâli...
Zırlamaya ramak kalmış gülümsemeler...
Geceleri zil çalıp oynayan, gündüzleri etraflarını horlayarak ayakta kalabilen derin bir eziklik...
Söyleyin bana...
Nasıl bir deliliktir bu!
Peki biz şimdi niye bu deliliği siyasi bir duruş, bir tür muhaliflik sayalım?
Yağma yok!
Bu tayfanın gemi azıya almış nefret fırtınasına "değer" vermemizi istiyorsanız, boş iş!
***
İşte yıllarca kendilerine bayrak edindikleri, okumalara doyamadıkları Yılmaz Özdil'e yaptıkları ortada...***
Onlara çatlasalar da patlasalar da böyle "düşmüş" halde kalacaklarını hatırlatmak geliyor.
Çünkü düşünüyorum da...
Yılmaz Özdil'e bunu yapanlar...
Kimin ne olduğunu iyi bilen ve dibine kadar yerlilik ruhuna sahip sade insanı ellerine geçirseler, kimbilir neler yaparlar?
***
NOT DEFTERİ
Endülüs mayasının uğradığı kırımla, Anadolu mayasının karşılaştığı yok olma, yok edilme tehlikesi aynı mıdır? Aynıdır tabii...
Endülüs'te bir maya var idi.
Modernitenin başlatılması, Endülüs mayasının o topraklardan çıkartılmasına bağlanmıştır. Ve o mayayı ayakta tutanlara bir kırım uygulanmıştır. Ve o kırımı uygulayanlar Greko-Latin-Kilise diyarıdır. Endülüs yok edildikten sonra Avrupa yeşermiştir.
Aynı kırımı Anadolu'ya da uygulamak istiyorlar.
Çünkü Greko-Latin-Kilise diyarının bekası, Anadolu mayasının yok edilmesine bağlıdır. (YALÇIN KOÇ / Anadolu'yu Mayalayanlar)