Bilgece havalar takınarak ikide bir "anı yaşamak"tan bahsedip duran siz değil miydiniz?
"An" daha siz lafını ettiğiniz anda çoktan geride kalıyordu, fark etmiyordunuz, birileri ağzınıza bu sakızı vermiş, sizin de hoşunuza gitmişti işte!
Söyleyin bana...
"Hayatı kaçırma korkusu" diye bir endişeyi neredeyse moda edip sosyal medya ortamlarına salan sizler değil miydiniz?
Bakınız, dünya da şimdi hepinizle dalgasını geçiyor.
Whatsapp grupları, Twitter odaları gelecek endişesiyle kıvranıp duran ve geçmişte yaşadıklarımıza benzer durumlarda neler olduğunu merak eden insanlarla dolu...
Evde, işte, her yerde "Acaba gelecek nasıl gelecek?" sorusunun ürperten rüzgârları esiyor.
***
Dünya nasıl buraya geldi?***
Aklıma Süleyman Demirel geliyor.***
Sistemin ta kendisine bakmak hiç işimize gelmedi.
Kapitalizm lafını edene "aklı bir karış havada genç" gözüyle bakıldı.
Neoliberalizmin ve globalizmin enkazlarını görmektense magazin haberlerine bakmayı tercih ettik.
Tabii bu arada 1980'lerden beri gaz verdikleri "evrensel insan" mavrasının sadece Batılıları kastettiğini anlamayalım diye attıkları taklalara da ağzımız açık bakakalmıştık.
Ama hepsinin sonuna geldik...
Aslana atılacak kuzu kalmadı.
Şimdi dünyanın yeni sermaye derebeyleri, kafesi yıkıp enkazını kaldırmak ve her şeye baştan başlamak istiyor.
Konuşacaksak, bunları konuşalım.
Vizyon adı altında saçma sapan illüzyonlarla oyalanmayalım.
Yeni düzende bizim de payımız olacak mı, yoksa yine seyirci mi olacağız?
***
NOT DEFTERİ
"Kimsin?" sorusunun sorulması, insanı bir an için de olsa başka biri olabileceğine inanmaya sürükler. (Z. BAUMAN / Kimlik)