Aynı şeyi düşünüyoruz, değil mi?
2020 Şubat ve Mart'ında Çin'den gelen görüntülerle bugünküler hemen hemen aynı...
Astronot kılıklı adamlar, bina kapılarına yapılan kaynaklar, hızla inşa edilen salgın yatakhaneleri...
Hepsi hortladı sanki...
Tek fark bu kez protestoların olması...
***
İyi de neden dünya bu kez korku ve heyecan dalgasına kapılmıyor?
Neden?
O zaman kitlesel panik üretenler sanki şimdi "
Çin'i kendi haline bırakın, ne halleri varsa görsünler!" duygusunu yayıyor.
Hatta protestoların büyümesi için el ovuşturanlar da var.
Oturup bunları düşünecek miyiz?
Yoksa yine "6'lı masa" ve
Dünya Kupası afyonuyla idare mi etsek?..
***
Çin'de yaşananlar bir tatbikat mı?
Bir biyolojik savaşa hazırlık tatbikatı mı?
"
Sıfır Kovid politikası" bahanesiyle ÇKP toplum düzeninin dokusunu daha da sıkılaştırmaya ve yeni yerleşimleri devreye sokmaya mı çalışıyor?
Yoksa dünyanın dört bir köşesinde biyolojik silah laboratuvarları olan Batı hegemonyası Çin'i böyle böyle bitirmeyi mi planlıyor?
Kime inanacağız?
"
Kültür Devrimi" (1966-76) sırasında sırf politik düzenlemeler uğruna 5 milyon kişiyi doğrudan öldüren, 40 milyon kişiyi kıtlıkla baş başa bırakabilen bir rejime inanmam zor. Çin, devlet kapitalizmine geçti diye bu özellikleri değişti sanıyorsanız, aldanıyorsunuz.
Batı'ya inanabilir miyiz? Çin coğrafyasına karşı hâlâ sömürgeci iştahını kaybetmemiş Batı'ya ve medyasına niye inanayım?
***
Komşusu hep hocanın eşeğini ister, alıp öyle tarlaya gidermiş.
Bir, iki, üç...
Sonunda
Nasreddin Hoca'nın tepesi atmış...
"Yok" demiş, "eşeği biraz önce başkasına verdim!"
Tam o sırada ahırdan anırma sesi gelince, komşu "Hani yoktu?" diye sormuş.
Hoca
"Aşk olsun" demiş;
"bana mı inanacaksın, yoksa eşeğe mi?"
***
Şimdi yukarıdaki fıkra duruma uydu mu?
Bilemiyorum.
Ama şunu biliyorum...
Global bilgi akışının iktidarını ellerinde tutanlar gerektiğinde bu fıkrayı duruma uydururlar...
***
NOT DEFTERİ
Cinayet bu be! Niye böyle yapıyoruz? Niye ıkına sıkıla iki uzun hikâye yazabilmiş bir züppeye büyük romancı diye sayfalar ayırıp özel sayılar düzenliyoruz da, yaşadığı dönemin toplumsal ve bireysel panoramasını bir düzine "baba" romanla çizmiş 'kalem erbabını' böyle hiçe sayıyoruz? (ATTİLA İLHAN / Hangi Edebiyat)