Öyle el yordamıyla çıkamayız bu sisli dönemin içinden...
Bulanık fikirlerle, yarım yamalak bilgilerle, zihnimizde tatsız bir sakıza dönmüş klişelerle falan olacak iş değil.
Bilmek için çabalamalı, öğrenmeli, bildiklerimizi tartmalıyız...
Mesela tarihten çok söz ediyoruz ama hiç öğrenmiyor, hiç araştırmıyoruz...
Çok az bilgi, yok denecek kadar az bilme çabasıyla bu kadar fazla iddialı olmak tuhaf!
***
Geçen gün
bir Twitter odasındayken fark ettim ki...
Konuşmaya başlamadan önce hiç değilse Google'a olsun bakmaktan sıkılıyoruz.
Osmanlı'dan kalan topraklar hakkında uzun uzun konuşmak istiyoruz mesela...
Güzel...
Lakin yakın tarih uzmanı arkadaşımıza sorulan şu soru problemi ortaya koyuverdi: "
Anadolu'daki yeni devlet için
Lozan Antlaşması yapıldı ama
Suudi Arabistan için,
Suriye devleti için hangi anlaşmalar yapıldı?"
***
Madem iddialı fikirler öne sürmeyi seviyoruz...
O zaman bugünkü
Suudi Arabistan Krallığı'nın tarih sahnesine çıkışının 1932'yi bulduğunu bilmeden Ortadoğu'yu konuşmanın anlamsız olduğunu da bilmeliyiz.
Raşidiler, Haşimiler ve Suudiler arasındaki kavgada
İngiltere'nin ağırlığını Suudlardan yana koyuşunun bu sonucu getirdiğini öğrenmeliyiz.
Zamanında o bölgelerde dönen kavgayı bilmeden bugünkü
Körfez emirliklerini tam olarak anlamak mümkün mü?
Gelelim Suriye'ye...
Suriye 1920'den 1946'ya kadar Fransız mandasıydı.
İşin gerçeği şu ki, Ortadoğu'da İkinci Büyük Savaş'ın sonuna kadar gerçek bir Arap iradesinden söz etmek doğru olmaz.
Hatay nasıl bize bırakılmıştır?
Okullarda öğretilmez tabii ama bilinir...
İngiltere ve
Fransa'nın,
Doğu Akdeniz'de Mussolini'ye karşı ittifak ararken Türkiye'yi memnun etmek istemelerinin sonucudur
Hatay'ın topraklarımıza dönüşü...
***
Daha dolu örnek verebilirim...
Ama uzatmayacağım.
Ben son aylarda kendime bir tür "öğrenci" muamelesi çekiyorum, çünkü başka çaresi yok!
Tembellik zarar.
Geleceğin getireceklerini anlamak ve hazırlanmak istiyorsak, özellikle yakın tarihi baştan öğrenmeye başlamalıyız.
***
NOT DEFTERİ
Gençler için yazdığım bir trafik kılavuzunda şöyle demiştim: "Bir otomobil, şoförünün IQ hızıyla ters orantılıdır." Tabii "Ne kadar hızlı gidersen o kadar aptalsındır" yazmaya cesaret edememiştim.
(JEAN-LOUIS FOURNIER / Bekleyecek Vaktim Kalmadı Artık)