Bizi artık NATO'nun güvenlik ittifakı olup olmadığı ilgilendirmiyor. Orası çok şüpheli çünkü. Bizi ilgilendiren şey açık: NATO, güvenliğimiz ve diplomatik pazarlık gücümüz açısından bir sigorta mı, değil mi? Şimdilik sigorta gibi... Ama şunu da sormadan yapamayız: NATO'da bize ayrılan sürenin sonuna yaklaşıyor muyuz? ABD'nin bölgemizde attığı adımlar önemli. Son gelişme mesela, yani Suriye'de PKK bölgelerine özel ekonomik muafiyet kararı ABD'nin "terör devleti" kurma konusundaki ciddiyetini bir kez daha gösterdi. Daha neler var! ABD'nin yüzmeyen uçak gemisi Girit'e gönderdiği F-35'ler, Yunanistan'a verdiği cesaret, NATO'nun Montrö Antlaşması'nı zora sokacak biçimde "Eninde sonunda Karadeniz'e çıkacağız" ısrarı, vs. Bana Biden'ın F-16'lar için yaktığı yeşil ışıktan falan bahsetmeyin. Sanki bizim NATO'yu oyaladığımız gibi, NATO da bizi oyalıyor ama nereye kadar? Anlayacağınız, çok sıcak günler yaklaşıyor.
***
Şu notu da koyayım... Türkiye'nin NATO kaderini ABD ve Birleşik Krallık arasındaki "örtülü" bilek güreşi belirleyecek: ABD, Türkiye defterini çoktan kapatmış da çaktırmıyormuş gibi yapıyor; Birleşik Krallık ise "Gelecek planlarımız için Türkiye'ye ihtiyacımız var" havalarında...***
Belki çatırtısı şimdi duyulmayacak ama tarihsel bir kırılma anı... Erdoğan, Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılmalarını olumsuz bulduğumuzu söyledi.***
Eminönü'nde hanların çay ocaklarında bile kahve 20 lira olmuş... Şimdi diyeceksiniz ki, e n'olmuş? Artık ben de bilmiyorum, ne olduğunu... Eminönü'ndeyseniz, tavsiyem şu: Bir kahve için, ikincisine heves etmek yerine, nasılsa yakın, Mısır Çarşısı'nın arkasındaki Tahmis Sokak'a gidin. Kurukahveci Mehmet Efendi'nin orada bedavaya mis gibi kahve kokusunu içinize çekip yolunuza devam edin.