Son on yılımıza dönüp bakalım...
ABD'nin bitmez tükenmez ekonomik saldırılarını ezberledik...
Nasıl bir müttefikse artık, silahlı saldırısını da yaşadık: ABD'nin 15 Temmuz'daki rolünü, PKK ve YPG desteğini bilmeyenimiz var mı?
2013'ün Gezi olaylarını da unutmayın. Sokak saldırganlığını da denediler.
Politik saldırganlık deseniz...
Düşünsenize, Biden "muhalefetle işbirliği yaparak Erdoğan'ı indirmeyi" bir seçim vaadi haline getirmişti.
Biden'ın 24 Nisan kararının içerdiği tarihsel ve diplomatik kurcalamaları bir yana bırakırsak, şunu söyleyebiliriz: ABD, bu kez Türkiye'ye karşı psikolojik savaş aşamasını başlattı.
Avuçlarını yalarlar ama hesaplarının "moral çözülme ve sindirme" olduğu açık.
***
Peki neden şimdi?***
Biden'ın "zihinsel sorunları" var, doğru.***
2017 yılında bu köşede çıkan "Kuşatmayı kırmak" başlıklı yazıma şöyle başlamıştım...
"Artık anlamalıyız...
Darbe girişimleriyle içerden yıkamadıkları Türkiye'yi en küçük bir detayı bile eksik etmeden dışarıdan da kuşatmaya başladılar."
Niçin yazmıştım bunu?
O tarihte, yani 15 Temmuz'dan kısa süre sonra NATO Parlamenter Assamblesine konuşmacı olarak tescilli bir Fetöcü çağrılmıştı.
NATO da işte bu NATO!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz