Hadsize, haddi bildirilir...
Hatası açıklanmaz, tepesine vurulur...
Kibirli ve saldırgan bir dille konuşanın söylediklerine bakılmaz, karşılıklı konuşmaya çağrılmaz...
"Saçmalama, kes sesini, deli misin, nesin?" denir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tam da bu açıdan Macron'a çok sıkı bir ders verdi.
Batı'nın İslam düşmanı siyasetçilerini diplomatik bir çizgide muhatap almak söylem ve eylemlerini "tartışmaya açık" hale getirmek demektir.
İstedikleri budur ve bunun sonu yoktur.
Kibirlerini artırmaktan başka işe yaramaz.
Avrupa'da yükselen ve daha da hızlı yükselecek İslam düşmanlığı karşısında Türkiye'nin kendine güvenen bir pozisyondan ve tartışmayı kapatarak konuşması yerden göğe doğrudur.
***
Fakat bir dakika!
Burada duralım...
Macron da, benzerleri de ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar.
Deliliğe vurur gibi yaparlar...
Rasyonel çizgiden sapmış, diplomasiyi unutmuş gibi görünürler dışarıdan bakanlara...
Hiç aldanmamalı!
Çünkü
"Batı aklı"nın temeli bu tür düşmanlıkların üzerine inşa edilmiştir.
İkide bir "
Evrensel insan"dan söz ediyor olması kökenindeki yabancı düşmanlığını, ırkçılığı ve İslam'la kavgasını örtmez, örtemiyor.
O yüzden de
olay İslamofobi falan değil; apaçık İslam düşmanlığıdır.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Geçen yılın mart ayında Diyanet İşleri Başkanlığı'mıza bu köşeden "
beyanatlarınızda İslamofobi kavramını kullanmayı bırakın artık!" diye seslenmem boşuna değildi.
Batı'nın birbirinden farklı yerlerinde yığılmış İslamofobik kartoplarından söz etmiyoruz...
Dev bir çığ toplandı...
Bu nefret politikasını
kaynağı muğlak, ruhsal dinamikleri tartışmalı bir fobi (korku) olarak tanımlamakta
ısrar etmek anlamsız.
İslamofobi kavramı zımnen Müslümanlardan duyulan "
irrasyonel" bir endişeye işaret etmektedir.
Keşke öyle olsaydı!
Ama değil...
Tek tek bireylerde böyle bir şeyden söz etmek belki mümkün.
Fakat
açık devlet ve parti politikalarına irrasyonelmiş gibi yaklaşmak
tehlikeli bir yanlıştır.
***
Aslında
içerideki ecnebilere bakınca gerçeği görüyoruz.
Şu Hollandalı pisliği sosyal medyada alkışlayan ve adları Berk, Necati, Arzu, Pelin olanlar mesela...
Ne yaptıklarını bilmiyor olabilirler mi?