Tam üç ay boyunca..
Soğuk sıcak dinlemeden günün aydınlanmasıyla beraber ilk işim hemen balkon kapısını açmak oldu.
Bakalım, bir hafta önce toprağa serpiştirdiğim tohumlar filizlenmiş mi?
Acaba kuşkonmazım ve sardunyalarım hala yerlerinden memnun mu?
Umudumu diri, ruhumu sağlam tutan işte bu soruların cevaplarıydı.
Oysa son birkaç yıldır, orada burada dolanmaktan küçük dairemi nasıl da ihmal etmiştim! Aramızda soğukluk oluşmuştu.
Şimdi sadece balkonuyla bile gönlümü yeniden kazanıverdi.
***
Üç adımlık da olsa, bahçeli bir evde oturan arkadaşlarım da aynı haldeydiler
Mesajlaştık karantina döneminde.
İçimizdeki "
bizi sokağa ne zaman salarlar acaba?"
sıkıntısını bastıran fotoğraf eşliğindeki
şu soru mesela, ne
güzeldi: "
Bu mayıs sonu benim yasemin açar mı sence?"
Geçen yıldan paketlerde
kalmış
maydanoz, roka, fesleğen tohumlarının serpilmesini umutla beklemek salgın endişelerimize ilaç gibi
gelmişti.
Küçük çocukları olanlar için o toprak parçaları bir anda "
kurtarıcı" nitelikte oyun parklarına dönüştü.
***
Şimdi görüyoruz; emlakçılar bir ağızdan aynı şeyleri söylüyorlar: "
Talepler bütünüyle değişti. Şimdi balkonsuz ev istenmiyor. Bahçeli evlere rağbet ise birden yükseldi."
Şaşırdık mı? Hayır!
Çünkü anladık ki...
Esas sorun balkonları camlarla kapatmak da değilmiş mesela.
Sorun, mimarların
mahremiyet duygusuna özen gösteren balkonlar tasarlamak için hiç kafa yormamalarıymış.
Sorun, orayı bir tür
kilere, sandık odasına çevirmekmiş.
Bir tanıdığım mart başında karar verdi, yığdığı eşyaları kaldırdı, kapalı balkonunu minik bir seraya çevirip neler neler yetiştirdi. Artık gözlerinin içi gülen bir adam.
***
Salgın sırasında sadece dünyayı değil...
Yaşadığımız yerleri de bir daha tarttık ve baştan değerlendirdik.
İtiraf edelim ki...
İtalyan balkonlu (kimisi Fransız
balkon diyor) apartman dairelerinin gülünç aldatıcılığına...
Azıcık
bahçe olsun diye tonla para döküp şehir dışına çıkmak zorunda bırakılmaya...
70'li yıllarda şehirleri boğmaya başlayan tıkış tıkış apartmanlar kültürünün şimdi gökdelen canavarlarına dönüşmüş olmasına az saydırmadık içimizden...
Umarım, bu düşünme çizgisini terk edip eski tas eski hamam "
kabulleniş"lere geri dönmeyiz.