Eğer dikkatliyseniz...
Uyanık kalabiliyorsanız...
Sosyal medyanın ibretlik bir tarafı var.
Bazı kişilerin orada yazdıklarına bakıp maziyi derinden sorgulama ve sarsılma fırsatı buluyorsunuz.
Daha basit söyleyeyim...
"Yıllar boyu güvenip sırlarımızı teslim ettiğimiz adamlar bunlar mıydı?" diye sormaya mecbur kalmak az buz ders değildir.
Öyle de aklımızı başımıza toplamayacaksak, nasıl toplayacağız?
***
Mesela yakın tarihlere kadar çok kritik başkentlerde görev yapmış emekli bir büyükelçi var. FETÖ'den yurtdışına kaçmış ve şimdi kendine yeni bir kimlik vermeye çalışan ne kadar kripto varsa...***
Eh, bütün bunlara bakıp geçmişimize yanmamak imkansız.
Bu hariciye kadrosu ile Türkiye bağımsız bir politika izleyebilir ve devlet sırlarını saklayabilir miydi?
Dahası...
Şu soru hayati önemde...
Söz konusu büyükelçi ve benzerlerinin yetiştirdikleri kadrolar şu an görevde ne yapıyorlar?
*
Anlayamadığım şeyler
1- Koca koca yazar çizerlerin "uzay dolmuşu artık hayal değil, bir sonraki hedef Mars'tır" diyerek coşkulara kapılmasını anlayamıyorum. Tamam, uzay çalışmalarının gündelik hayatımıza pozitif etkilerini bilmeyecek kadar cahil değilim! Ama bu çizgi roman coşkusunun bilim diye pazarlanmasını kabullenmekte zorluk çekiyorum.
2- Falcon 9'un ABD topraklarından dokuz yıl sonra insanlı bir uzay uçuşu gerçekleştirmesini bütün uzay çalışmaları tarihinin en önemli olayıymış gibi sunup ayakta alkışlayanları hiç anlayamıyorum. Sanki her şey cumartesi günü başladı. Bu kadar mı özel teşebbüsçüydünüz yahu?
3- Türkiye Uzay Ajansı'nın kuruluş yasasını CHP'nin bin dereden su getirerek Anayasa Mahkemesi'ne götürme kararını ise anlamak istemiyorum. Yasayı Meclis çıkarmalıymış da, şuymuş da buymuş da, geçiniz...