Hatırlayın...
Salgının dünyayı sardığı ilk günlerde nerdeyse herkes şunları söylüyordu...
Küreselcilik ağır yara alır, ulusalcı devletler yeniden güçlenir.
AB gibi ittifaklar temelden sarsılır...
İpek Yolu ve benzeri projelerin geleceği tartışmalı hale gelir.
***
Mart böyle geçti.
Fakat
nisan ayında işin rengi değişti.
Çünkü yukarıdaki tezleri öne sürenler iki şeyi unutmuştular.
Birincisi...
Virüs globaldi. Dolayısıyla nihai çözümünün de (aşı vb.) global olması gerekiyordu.
İkincisi...
Virüs üzerinden
kuvvetli bir panik havası estiriliyordu ve
"küreselci merkez"
(paranın ve ana akım medyalarının
sahipleri) teknokratlar ve bilim çevrelerini
kullanarak
paniğin kontrolünü eline geçirmişti.
Bu hemen göze çarpmayan fakat en kritik nokta.
***
Önce devletler salgının ciddiyetini görüp ekonomiyi durdurdular.
Uluslararası sermaye ve küreselci merkez ittifakı bu dönemde tedirginliğe kapıldı...
Ya şirketleri kamulaştırılırsa, diye korkuyorlardı.
Ya kendileri için hayat suyu niteliği taşıyan Çin çökerse, korkusu da sarmıştı
hepsini.
Ama çabuk toparlandılar.
Global medya ellerindeydi.
Şimdi paniği yönetiyor ve devletlerin boyunlarındaki durgunluk kementini sıktıkça sıkıyorlar.
Ya benimsin, ya toprağın durumu...
Ya tek elden yönetileceksiniz, ya yok olacaksınız tehdidi...
***
Sonuç?
Merkel, dayanamadı.
Daha fazla beklemeden hayata dönüyor. Yoksa geriye ne
Almanya kalacak ne de AB!
İlginç olan,
salgında çok kötü bir sınav veren ve hala başı dertte olan Fransa da önümüzdeki hafta "normal"e
dönme kararı aldı.
ABD'nin zaten böyle devam etmesi imkansız.
Biz de dahil bütün ülkeler için yakında bu sınıra gelinecek.
Küreselcilerin örgütü DSÖ ise bu işe kalkışacak ülkeleri korkutmaya devam ediyor.
Aynı DSÖ'nün fabrika tezgahlarını çalıştırmaya başlayan, İpek Yolu trenlerini Batı'ya yolcu eden
Çin'e zerre itirazı yok.
***
Şunu şimdi daha net görüyoruz...
Küreselci Dünya Ekonomik Forumu ve Gates Vakfı -gibi kurumlar
2000'lerin başından beri sürekli dünyayı bir virüs salgınının değiştireceğini söyleyip simülasyonlar yapmışlar.
Bir değil, iki değil.
Hemen her toplantılarında yeni dünya düzeninin kuruluşu için üç konu öne çıkartılmış:
Salgınlar, meteoroloji ve okyanus bilimi...
Peki devletler ne yapmış o sürede?
Yoksa gözleri mi perdelenmiş?