Rahmetli babamın hastanede yattığı zamanlar...
Hemşireler ve diğer görevliler ile babam sanki kendi aralarında yeni icat ettikleri bir dille anlaşıyorlar. Yüzler pırıl pırıl gülümsüyor, her gün sanki her şey yolundaymış gibi hatırlar soruluyor, gelecek zaman için dualar ediliyor.
İlaç alımları, tansiyon kontrolleri, başka servislere gidiş gelişlerin tüy hafifliğinde ilerleyişini şaşkınlıkla izliyorum.
Bir gün gencecik bir hemşire olayın püf noktasını açıyor.
"Koğuşta hiç dolaştınız mı Haşmet Bey" diyor; "babanızın yaşındaki hastaların gerginliğini, alınganlığını ve dillerinin sertliğini biliyor musunuz? Elbette hepsine ayırmadan aynı şekilde yaklaşıyoruz ama babanızın nezaketi ve bize güven veren hali kalbimizi kazandı."
Bir geceyi koğuşta geçiriyorum.
Ve gerçekten üzüntü içinde yaşlı hastalarda şu tabloyu gözlemliyorum: hazırlıksız yakalanmışlık, küskünlük ve haksızlığa uğramışlık tablosu...
***
Tek tek ve toplum olarak yaşlanıyoruz.
Yaşlıların sayısı çoğalıyor.
Yaşlılık depresyonu yaygınlaşıyor.
Çünkü
"performans" ve "
beceri/başarı" ölçütlerine dayanan günümüz toplumlarında belirgin biçimde
yaşlanmak demek,
ötekileştirilmek demek.
Kim ister bunu?
O yüzden de yaşlandıkça ürküyor, gizliden gizliye kırılıyor ve çoğu zaman açıkça öfkeleniyoruz.
Artık yaşlılık
bilgeleşmek değil,
posalaşmak olduğunu
anlamına geliyor.
Geleneksel toplumun (Fatma Barbarosoğlu'nun deyişiyle) kendilerini gururla sergileyen yaşlılarının yerini yavaş yavaş bundan neredeyse "utanç" duyan insanlar alıyor.
Peki bu derin değişimle yüzleşiyor muyuz?
Hayır! Sanki böyle bir sorun yokmuş gibi yapıyoruz.
***
Bir takım yaşam koçları, psikoterapistler, motivasyon uzmanları(!) var malum..
Çıkıp "
ne olmuş yani, idealleriniz varsa gençsiniz, Süleymaniye'yi bitirdiğinde Mimar Sinan 70 yaşındaydı" türünden laflar
edip alkış alıyorlar.
Geçici hayaller, kısa bir ferahlama yetiyor.
Süleymaniye'nin üstünlüğünün apaçık bir ustalık/yaşlılık eseri olmaktan kaynaklandığını söyleyen var mı? Yok.
Çünkü bu söylemin alıcısı yok.
Sonuç?
Gençlerle birlikte
"hız" yapan
yorgun orta yaşlılar ile depresif ve kırgın ihtiyarlar...
Oysa yaşlılık ile
sükunet (sakin kalıp düşünmek) arasındaki
güçlü bağı yeniden
inşa edebilseydik, ne iyi olurdu!