Entelektüel havası verilmiş "artistlik"lerle yıllarını geçirdiler.
Hep öyle sürsün istiyorlar...
Hep öyle sürsün ki, sosyal cazibe ve kültürel iktidar pastasından en büyük pay hep onlara düşsün...
Seslendirilmesinden korktukları yalın gerçek şu...
Birey falan değiller, bunu geçiniz.
Nefretlerle, korkularla, hayat tarzlarının prangasıyla, haz kaynaklarıyla ve önlerine tutulan global havuçlarla bir "sürü" haline getirildiler.
İşte bu gerçekle yüzleştirilmekten ölesiye korkuyorlar.
Bana da bu konuda apaçık pozisyon alıp yalın bir dille yazdığım için kızıp köpürüyorlar.
Maalesef durum bu!
***
Geçen gün
Fransa milli marşının maç öncesi ıslıklanmasına üzüldüğünü belirten
Fransa Başkonsolosu'na özür kuyruğuna girenleri yazdım ya...
Baktım...
Emekli bürokratlar ve Frankofon akademisyenler dahi klavye ergenlerine dönüşmüş, bana
saydırıyor.
Yahu futbol tribünlerinde olup bitenler resmi bir tutum değil ki, niye hemen havalanıyorsunuz?
Kaldı ki, bir beyefendi, bir hanımefendi gibi üzüntünüzü dile getirmeyi de bilmiyorsunuz?
"Sizi üzenler yobaz ve eğitimsiz bir kitle... yine de bu davranışı toplumun tamamına mal etmeyiniz"
demek, nasıl ezikliktir!
"
Bizim çomarlar sizi üzmesin" diye mesaj atmak nasıl hakiki çomarlıktır!
Özürün vakarı vardır.
Nerede o? Yok!
Çünkü bunlar özür dilemiyor, takdir toplamaya çalışıyorlar.
Adı sanı ve ünvanı belli olanlar da, herhalde Fransa başkonsolosu isimlerini
"not alır" da, yanına çiçek resmi iliştirir diye düşünüyorlardır, emin olun!
Doğrusu, ben de Başkonsolos için üzüldüm, çünkü bu
düşmüşlüğe seyirci olmak bile talihsizliktir.
Peki sonrası nasıl geldi?
Fransa'daki bazı kurumlar Türkiye'nin UEFA'dan çıkartılmasını istedi.
Bizim ezikler eminim, buna da sevinirler.
***
2014'ten beri yazıp çiziyorum...
Daha yeni anlaşılmaya başlandı.
Türkiye'de geniş bir kesim üzerinde ciddi bir
"hipnoz" çalışması uygulanıyor.
Güçlü telkinlere açık bir tür
"uyku sersemliği" halindeler.
Böylece her yöne çekilebiliyorlar.
Anlayalım ki,
olay sadece CHP, HDP olayı falan değil. Bugün öyle
olur, yarın başka bir yola çekilirler.
Onları bu hipnozdan çıkartabilir miyiz, bilemiyorum.
Ama kesin bildiğim şey şu...
Biz
sonuna kadar uyanık kalmaya mecburuz.