Yalanı doğruymuş gibi, sahtesini gerçeğiymiş gibi anlatıyorlar...
Plastik gülümsemelerinin ardında berbat hesaplar ve kirli öfkeler nöbet tutuyor...
Dillendirdikleri kelimeler ve meseleler hızla naylonlaşıyor...
Kimin nerede durduğu anlaşılmaz olsun diye çabalıyorlar.
Ne için?
Başını CHP'nin çektiği bir siyasi cephe niye yerel seçim sürecini bu kadar kapsamlı bir "zihin bulandırma" operasyonuna çevirdi?
Neden şimdi?
Cevapsız bir soru değil bu.
Yeter ki, tekrar tekrar soralım.
***
Cevabı anlamak için...
Çok değil, geçtiğimiz şubat ayına gitmek yeterli mesela...
Hatırlayın!
Bu millet açık açık "
Doğu Akdeniz'de petrol ve doğalgaz aramayalım"
diyen vekil gördü.
Hatırlayın, CHP Mersin vekili bu kadar kritik bir dönemde "
Petrol aramamız israftır, gemilerimizi çekelim" demişti.
G.
Kıbrıs,
Yunanistan ve hatta Avrupa ülkeleri sondaj gemilerimizi açık biçimde tehdit ederken hem de...
Ama işte şöyle bir bakıp geçiyor, sonra unutuyoruz böyle şeyleri.
Milletin vekili (!) diye kürsüye çıkmış birinin ettiği lafları
zihnimize not etmeyi, nedenini, niçinini sorgulamayı yük görüyoruz maalesef ve hata ediyoruz.
***
Ne oldu?
İki üç ay içinde muhalefetin açık açık "
S-400'leri almayalım" kampanyasına kadar gelindi.
ABD,
Türkiye'yi sıkıştırdıkça
S-400 karşıtı koro da sesini yükseltti.
Vatan savunmasının güçlendirilmesine karşı çıkıyorlarmış...
Tutumları gayrı milliymiş...
Umurlarında değil.
Nasıl olsa, bütün değerleri değersizleştirmek ve zihinleri bulandırmak konusunda epeyce yol kat ettiler.
Siz istediğiniz kadar "S-400'ler Anadolu coğrafyasını savunmak için elzemdir; Ege'den
Suriye'ye kadar birçok ülkenin üzerimizdeki hava üstünlüğü bu yolla kırılacaktır" diye anlatın...
Ne fayda!
Zaten
kendi kitlelerini çok önceden sersemleştirdiklerini bildikleri
için büyük bir pişkinlikle kampanyalarına
gaz veriyorlar. Biri hiç utanıp sıkılmadan
"Türkiye'ye tehdit mi varmış da, S-400
alıyoruz" derken, öteki işi "S-400'ler bir
darbe anında sarayın korunması için alındı"
gülünçlüğüne kadar getirdi.
***
Adını koymak zorundayız artık.
Çünkü vahim bir noktadayız.
Anlayacağınız, "
içimizdeki ecnebiler" meselesi şaka olmaktan çıktı, kakaya
dönüştü.