Venezuela halkının bir darbe girişimini daha püskürttüğü günler...
Yani birkaç gün öncesi...
Washington D.C kaldırımlarında orta yaşlı bir Venezeulalı muhalif...
Uzaktan bakınca mavi gömleği, şık kanvas pantolonu, keçi sakalıyla pek Amerikalı, beyaz, entelektüel bir görünümü var.
TeleSUR kamerasıyla karşılaşıyor.
Malum TeleSUR, özellikle Latin Amerika'dan yaptığı haberler ve anti-emperyalist yaklaşımıyla son yıllarda büyük prestij kazanan bağımsız bir medya oluşumu...
Adam, birden bire TeleSUR'un Venezuelalı kadın muhabirine hakaret yağdırmaya başlıyor.
Nasıl mı?
Kelimeleri ve duygularıyla hepimize pek tanıdık gelecek bir biçimde yapıyor bunu...
Kolonyal çiftlik kahyalarına has bir üstenci bakışla...
Memleketini ve halkını aşağılamaktan bir an bile çekinmeden...
***
"Adın ne senin çirkin kaltak?" diye sesleniyor önce...
Muhabir kadının güçlü kaslarına, kara tenine gönderme yaparak "
seni çirkin yerli!" diyor.
Kameranın onu kaydettiğini görünce tel tel dökülmeye başlıyor...
"Çek, çek... çek çünkü ben senden daha hoşum, güzelim...
Yarın da böyle hoş ve beyaz olacağım, sense hep böyle çirkin kalacaksın" diyor.
Sonra o pislik aklı sıra en sert darbeyi vurduğunu düşünüyor: "
Gün gelecek, geri dönmem için para vereceksiniz..."
Adamı izlerken...
Sosyal medyada
masum bilim insanı (!), uzman ekonomist ve sevgi pıtırcığı laf ebeleri olarak
boy gösteren ve maalesef attıkları
yemlerle çok sayıda alık
yakalayan
FETÖ'cüler aklıma
geldi.
Onlar da kaçtıkları ülkelerden bu taraflara seslenirken aynı ruh halini yansıtıyorlar...
Tabii aramızdaki "
ecnebi"ler de farklı değil.
Her sabah 'acaba halka bugün nasıl hakaret etsem' diyerek uyandıklarını ve kendilerinde vehmettikleri "
beyazlığa" delice hayran olduklarını bilmeyen kalmadı.
Hepsi aynı...
Washington yalakası Venezuelalı muhalifin hık demiş burnundan düşmüş gibiler...
***
Farkındasınız, değil mi?
Paha biçilmez değerde bir kursta ders alıyor gibiyiz, epeydir.
Şimdi de...
Dünyanın hiçbir ülkesinin ve elbette Venezuela'nın da bize çok uzak ve yabancı ülkeler olmadığını öğrendik, öğreniyoruz.
Geleneksel sağ, sol ayrımlarının değil; halkların bağımsızlık arayışıyla dünya egemenlerinin çıkarları arasındaki ayrışmanın önem taşıdığını anladık.
Bizdeki solculuk mu?
O çoktan "
kültürel ve siyasal işgal aygıtı"na dönüştürüldü.