Makine gibi yalan söyleyene "yalan söylüyorsun" deyip durmanın faydası yok...
Gözlerine ve kalplerine perde çekilmiş olanlara ve bile bile öyle davrananlara "söylediklerin doğru değil, al bak işte kanıtlar" diye belge, bilgi göstermek için çırpınmanın ne anlamı var?
Seni dinlemeyen ve dinlemeye hiç niyeti olmayan palavracılara sosyal medyada laf yetiştirmeye çalışsan; geleneksel medyada uzun uzun cevaplar döşensen, ne olur?
Bazı arkadaşlara bakıyorum...
Doğrusunu anlatmak için helak oluyorlar.
Mesela "metroya 23 Nisan balonlarını İmamoğlu'nun aklına geldi de, koydurmadı, uzun yıllardır vagonlar bayramlarda süslenir" diye yaz dur, neye yarar?
Birincisi, seni beni okumuyor, küfretmeye niyeti yoksa hiç bakmıyor, gerçekten kulak verip dinlemiyorlar.
İkincisi, bu tayfanın derdi, "doğru"lar değil ki!
Yalanlara ihtiyaçları var.
***
İşin
"hile"si şu...
Yalan rüzgarları ciddiye alınıp ortalık toza dumana boğulunca...
Siyasi sözün, siyasetin ve siyasetin zemini de tartışmaya açılıyor.
Uğursuzlar tayfasının gayesi de bu...
İstiyorlar ki..., Türbülans artsın...
Her gün, her saat siyaset üzerinden tartışıp duralım...
Sonra kitleler usansın, yorulsun.
Yakınmalar başlasın...
Kendi halinde insanlar "
bu siyaset aslında fena şey" desinler...
Siyasetçiler konuşmaya başladığında zaplamaya başlayanların, üç kişi bir yerde siyaset konuşuyor olsa, oradan uzaklaşanların sayısı artsın.
Oysa "
eski Türkiye"den bilirim...
Siyaset dilini horlayan toplumsal klişeler
darbecilerin en sevdiği şeydi.
İnsanlar siyasi laf dalaşlarından sıkılır hale geldiğinde yüksek bürokratlar ve sermaye oligarşisi ellerini ovuşturmaya başlardı.
***
Uzun lafın kısası...
Yerel seçimin ardından içine çekildiğimiz ve ruhumuzu yıpratan ağız dalaşı ortamından derhal çıkmamız gerekiyor.
Zaten uluslararası ilişkiler ve
Türkiye'nin bağımsızlık arayışı bakımından çok kritik bir eşikteyiz.
Önümüzdeki yaz gündem çok ısınacak.
Yani
birbirini dinleyip anlamaya niyeti olan ve memleketin bekasını her şeyin üzerinde tutan insanların konuşup hazırlanacağı çok önemli meseleler
var.