18 milyon öğrenci dün ders başı yaptı.
Birçok ülkenin toplam nüfusundan fazla öğrenci.
Şimdi durup baksak...
Okullarda ne çok şey değişti...
Askeri komut düzenine bağlı öğretmenler varlıklarını sürdürseler bile, o kültür okullardan çekildi.
Irkçı, ayrımcı eğitim unsurları az çok ayıklandı.
Kılık kıyafet üzerindeki insani olmayan baskılar kalktı, başörtüsü sorunu çözüldü.
Meslek liselilere uygulanan katsayı engeli kaldırıldı.
Böyle sayıp gidebiliriz.
Fakat bir başka açıdan baktığımızda...
Onca farklı Milli Eğitim Bakanı'nın gelip geçmesine; onca farklı politika ve düzenlemeye rağmen hâlâ esaslı bir sistem değişiminden söz edemiyoruz.
Bir eğitim sistemi düşünün ki, bütün gücünü hâlâ öğretmen atamaları problemini çözmek için harcıyor.
Müfredat deseniz...
Hâlâ 1930'ların resmi ideolojisine bağlı; hâlâ yenilenme korkusu içinde, hâlâ tarihine ve kültürüne yabancı bir müfredat.
Bakın, ne yapmalı, biliyor musunuz?
Çocuklarımız; bir şeyler öğrenmeyi de geçtim, sevinç içinde okula gidiyorsa...
Gidip öğretmenlerini alınlarından öpmeli!
Nadirdir çünkü.
Çocuklarımız, kalabalığın ortasında yalnızlığın acısını çekmiyor; okullarında ayakta kalabilmek için bir "çete" veya "cemaat" battaniyesine sığınmak zorunda kalmıyorsa...
Gidip o okulun duvarlarını bile okşamalı; müdüründen temizlik görevlisine, hepsini kucaklamalı!
Ah, bir de çocuklarımızın kalbi tertemiz birkaç arkadaş edinmesi vardır ki...
Bunun için dua etmeli!
Çünkü asıl "eğitim ve öğretim" oradan filizleniyor.
***
NOT DEFTERİ
İman mayadır. Ötesi için her birimizin aşması gereken bir süreç var. Bu yol engeller, düşmeler, sapmalarla doludur.
Tutunacak dallar olmadan bir kayalığa tırmanmayı andırır.
Senin yaşındayken ben de kuşku nedir bilmeyen insanlara hayranlık duyardım. Zamanla anladım ki, çoğu kez bu davranışın altında bir tür zayıflık ve kırılganlık yatıyor. Oysa pek çok aziz uçurumlara düşmeden yukarı çıkılamayacağını kanıtlamıştır.
S. TAMARO (Sessizlik Bir Erdemdir)