Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez...
Demirtaş ve Kılıçdaroğlu durmadan çark etmeyi biliyorlar ama Shakespeare'in bu sözünü bildiklerini, bilseler bile umursadıklarını sanmıyorum.
Ama şu kesin gerçek...
Bu yalanlar...
Bu bitmek tükenmek bilmeyen pervasız manevralar...
Ülkenin ruhunu hırpalıyor, kirletiyor.
Demirtaş'a yine New York Times'a yazdırmışlar.
İki gün önce İstanbul'da kongrede hendek direnişini selamlayan Demirtaş, ertesi gün özerklikle bir yere varılamaz açıklaması yaptı, ardından da New York Times yazısı geldi.
***
Sabah
Leyla'yla (İpekçi) konuşuyoruz. "
Bu sözde makale, bu kadar mizansen, böyle alenileşen kötücüllük" karşısında öylece kalakalmaktan,
hakikati bir türlü dünyaya anlatamayışımızdan
yakınıyor.
Yerden göğe kadar haklı!
Hele eşbaşkanları Figen Yüksekdağ'ın daha dün "bu vatanı size parçalatıp böldürtmeyeceğiz" deyişini hatırlıyorum.
Bizi bir nevi kaşar seyirci haline dönüştürmeye çalıştıkları açık.
Uyuşturmayı, yatıştırmayı hedefliyorlar. İster istemez etkileniyoruz.
"Bazen yeterince öfkelenemediğimi, giderek öfkelenmiş taklidi yapar hale gelmekten korktuğumu" anlatıyorum.
***
Hepsi bir yana...
Bu işleri iyi bilen bir mahfilde özenle hazırlanmış ve
Demirtaş yazmış gibi sunulan New York Times makalesindeki bir cümlenin altını çizmek gerekiyor.
Ne o cümle?
"
Birileri Erdoğan'a Ortadoğu'da istikrarsızlığın kaynağı hâline geldiğini söylemeli!"
Türkiye ve Erdoğan üzerine epeydir
süren melanet çalışmalarının
yeni aşamasını ifade ediyor bu cümle.
En fenası ne biliyor musunuz? Demirtaş söylemiş olmasa, bu cümleyi pek sevip köşesine yazacak
muhafazakâr kalemler tanıyorum. Neyse bu tatsız detayı bir kenara bırakıp...
Sadede geleyim.
Şaşıralım ama umutsuzluğa meydan vermeden uyanık olalım. Hep uyanık!
Ve çok aldatıldık.
Artık aldanmayalım.
***
BIRAKSAK, HEPSİNİ ESAD'A TESLİM EDECEKLER
Söylerken pek havalı tabii!
"Terk etme ülkeni, bir doğulunun Batı kapılarında sürünmesi onun doğasına aykırıdır" demiş
Melih Aşık. Sanırsınız, bir Batılı gümrük
komiseri geçmiş Suriyeli kadınların,
çocukların, bebelerin karşısına onlara
"
doğru" olanı hatırlatıyor!
Bir tv röportajında Suriyeli göçmen bir kadının "
en iyisi Şam'da ölmekti" lafını hatırlatıyor ve "
en iyisi bu olurdu" diyor.
Evet, aynen böyle diyor Milliyet'in o meşhur lafla "duayen" sayılan yazarı!
Pek insancıldır, kahramandır ve millidir falan sorsan... Ama rüyalarında bütün Suriyeli göçmenleri Esad'a teslim ettiklerini görüyor, güne öyle başlıyorlar.