Konuya ortasından gireyim, uzatmadan...
Ülkece başımıza musallat melanetlerin arkasında sadece örgütler, çeteler, devlet olmaya çalışan yapılar olsaydı pek de sorun olmazdı.
Devlet isterse hepsini tepeler.
Eski dönemlerde değiliz...
Diyelim ki, devlet ayak sürüdü, eski tip "derin" tarafları yan çizdi. O zaman da, vallahi millet tepeler.
Bu kadar açık!
O halde nerede tökezliyor, nasıl çelme yiyoruz?
İşte bu sorunun cevabı önemli!
Çünkü tam o nokta psikolojik harekât alanı...
Çünkü sistemin merkezi ekonomiyle göbekten bağlı bir mekanizma kötülük üretiyor.
İşin açıkçası...
Yaşadığımız kötülüklerin kökleri oligarşik sermaye ve onun medyasıyla doğrudan bağlantılı.
Hiç bıkmıyorlar.
Türkiye'yi sürekli dizayn etmek, halkın siyasi tecessümünü sindirmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Niye inkâr ediyoruz?
Gerçekten bir "paralel yapı" varsa, o da oligarşik medyanın amiral gemisi ve uydularıdır.
Önümüze çıkartılan birkaç "patolojik vaka"nın "cemaat" olduğu tablosuyla bizi oyalamak istiyorlar; bazen fena yutuyoruz.
Ha! Büyük sermayeye...
Siyasi, sosyal hedeflerine...
Cumhurbaşkanı'nın ve genel olarak da iktidarın yüzüne gülüp arkadan iş çevirişlerini vurgulamaya sıra gelmedi.
Belki başka yazıya...
Zaten halk biliyor.
Eski ve yeni elitizm meraklıları ise bilmiyormuş gibi yapıyor.
***
CEVAP VERİLDİ Mİ?
Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz "Erdoğan'la anlaşmadık, Davutoğlu yönetimindeki hükümetle müzakere ediyoruz, ciddi bir ortak" dedikten sonra Cumhurbaşkanımız hakkında çok sert sözler söylemişti.
O sırada, Merve Şebnem'in de dediği gibi "jet hızıyla" tepki gösterilmeliydi.
Üzerinden günler geçti.
Bizim dışişlerinden falan ses çıkmadı.
Sonra güncel haberleri bir iki gün bırakıp zihnimi başka alanlara yönelttim.
Merak ediyorum: O arada Schulz'a ağzının payı verildi mi?
Aradım, taradım; bulamadım.
Bilen varsa söylesin.