Pazar notları:
Yalan yanlış bir araya getirilmiş iki güzel söz bile kalbimizi çalmaya yetiyor. Ortalıkta aforizmalar, menkıbeler, sloganlar uçuşuyor. Ya güzel bir eylem? Ara ki, bulasın! Çoğumuz ikiyüzlü değiliz, aldatmayı ve aldanmayı sevmiyoruz. Peki neden kelimelerle eylemlerin arası bu kadar çok açıldı? Üzerinde durup düşünsek biraz... Suçu hemen sosyal medyaya atmasak hani... Yoksa buna bile mecalimiz kalmadı mı?
***
Herkes aşk istiyor. Sözü, şiirselliği, şarkısı, türküsü, filmi, öyküsü ne güzel! Fakat hayatta görüldüğü yerde öldürülüyor; başını gösterdiği anda korkup kaçılıyor.
Saygı ve eşitlik talebi de öyle! Sor herkese! Saygı ve eşitlik taleplerini en üste yazacaklar. Sonra günlük yaşamlarına ve stratejilerine bak! Kendilerine bile saygıları yok, umurlarında değil. Ezip geçiyorlar her şeyi. Eşitlik mi? Hırs, rekabet ve başarı dünyasında lafı mı olur!
Kelimelerle hayatın arasında korkunç bir uçurum açılıyor diyorum da inanmıyorsunuz.
***
Aforizmalar, aforizmalar...
Güzel eylemlerden umudu kestikçe güzel sözlere sığınıyoruz. Bu gidişle işimizi
kelimeler bitirecek! Güzel sözlerle bitip
tükeneceğiz.
***
Kandil kutlaması... Saat: 23.22. Bu kadar geç bir saatte şu çarşı lokantasına niye girdim ki!.. Yemeklerin çoğu tükenmiş. Üstelik aç
değilim. Bakıyorum. Biber kızartması var.
Mevsimin
açılış töreni olabilir. İstiyorum.
Orta yaşlı garson o kadar mı diyor.
Yağlar içinde yüzen nohutu gözleriyle işaret
ediyor. Bahçe tarafında bir masaya
oturuyorum ve müşfik bir sürtünme hissi
ayaklarımı sarıp sarmalıyor. "Bir de yarım
köfte" diyorum garsona. Kedi için söylediğimi
anlamıyor. Anlamasın. Hayatımın
en leziz akşam yemeklerinden biri oluyor.
Kedi köfteleri seviyor, ben biberleri... Daha ne isteriz! Üstelik birbirimizi (en
azından şu an) sevdiğimiz de
açık. Şükür!
***
Çok mutluyuz, çok iyiyiz, resmen cennetteyiz diyen bir grup insan... Cennette oldukları tartışılır da, hakikaten
"iyi" yaşıyorlar. Ama ancak "çakır keyif"
bir kafayla bunları söyleyebiliyorlar.
Ayıkken korkuyorlar. "
Peki ya sonra?"
sorusundan, "
Ee?" diye bakılmasından
korkuyorlar... Basitçe ifade edersek
refah toplumlarıyla din kültürü arasındaki
anlaşmazlık da aynı "yer"e dayanıyor.
Refah ve "mutluluk manisi" insana "
peki ya sonra?" sorusunu unutturmak istiyor.
***
İçlerinden biri "biz iyi insanlarız" diyor; "bizi rahat bıraksınlar." Korkuyor. Oysa siyaset ve sosyoloji onları rahat bıraksa,
ihtiyarlık ve mutsuzluk bırakmayacak. Acıklı.