Niye sokaktaki insandan bu kadar nefret ediyorlar?
Çünkü onlardaki eğretiliği gözlerinden anlayıveriyor sokaktaki insan.
Bir "iç"i olmayan içtenliklerini; "insansız" hümanizmlerini, bitmez tükenmez kibirlerini şıp diye çözüveriyor.
Neden "halk" dendiğinde, "millet" dendiğinde asapları bozuluyor?
Çünkü halkın birikimi var. Gelenek, tecrübe, vd. İçsel ve durmaksızın hayatla hesaplaşan bir özellik.
Çünkü "millet" demek her şeyden önce inanç demek, derin bir birlik demek.
Onların varlığı ise üst üste koyarak biriktirdiklerinden oluşuyor. Statü, para, eşya, malumat, güç, vd.
Dışsal. Derinlik yok. Bilançolar var. Kâr, zarar hesapları. Mali ve kültürel bilanço, statü (davetli) listesi, vs.
Sahip oldukları tek derin şey, muazzam bir "eziklik" duygusu ve onun yol açtığı saldırganlık.
Yavuz Sultan Selim köprüsünün tabliyelerinin yerleştirilmesi tamamlandı; boğazın iki yakası deniz üzerinden üçüncü kez birleştirildi ya...
Baktım, yine harekete geçmiş hepsi...
Sosyal medyaya hiç utanıp sıkılmadan "tek istediğim bu ülkede bir cahil soykırımı" diye yazan zırtapoz şimdi köprüye veryansın ediyor, emeği geçenleri yerden yere vuruyor.
Küfür kıyamet!
Ne için? İnsanlığın ve doğanın zararına olacakmış!
Özellikle de köprünün yapıldığı yerde oturan insanlara büyük zarar verecekmiş! Peh, peh!
Diyelim ki öyle olacak...
Ama o insanları gerçekten umursuyormuş gibi yapmadan, direkt "karşıyım!" deyin.
Kırk yılda bir hafta sonu kahvaltısı yapmak için gidip de etrafı bir nevi terörize ettiğiniz boğaz köylerinin derdini, taleplerini, hayallerini anlıyormuş gibi yapmayın, ciğerimi yiyin!