Pazar Notları:
Tam yeri geldiğinde öfkelenmekten korkanlara öfkeleniyorum. Tam yeri geldiğinde nefretten kaçınanlardan kaçınıyorum. Öfkeyi ve nefreti bilmeyen onu nasıl yenebilir? "Kaçak güreş"in hikmeti yoktur!
***
İnsan düşmanını iyi tanımalı. İyi düşman dosta benzer. Fakat aramızdaki bağ onu hayatımızın can simidi kılmamalı.
Gerektiğinde birbirimizi terk edebilmeliyiz!
***
Kötülük hızlıdır. İyilik yavaş yavaş gelişir. Tam bu yüzden "
zaman" da iyidir! Ama sabretmekte zorlanırız.
Beklemek, bir türlü öğrenemediğimiz şeydir. O yüzden insanın ömrü zamanla kavga ederek geçer.
***
Mitomanik dünya... Diyeceksiniz ki, bunca ıvır zıvır yalan neden? Modern insan anca yalanlar sayesinde başkaları tarafından sevileceğine inanmaya başladığından mı? Belki. Ama işin pek yeni ve acıklı yanı şu ki, bu yalanlar
kendini sevebilmek için söyleniyor. İnsan artık başkalarından önce kendini aldatıyor.
***
Birini sevmek, ona kaçıp sığınmaktır. O yüzden çoğumuz "
kapıyı vurup sokağa fırlar" gibi severiz. Ve bazen sokakta kalırız. Aç, açıkta.
***
Genç çift birbirlerine sokuluyor. Garson cep telefonunun kamerasını onlara yöneltiyor. Kadın defalarca denediği belli olan bir gülümsemeyi yerleştiriyor yüzüne. Genç adam kararsız kalıyor bir an. Şöyle havalı bir sert ifade mi seçse acaba? İyi de, ya mutsuzmuş gibi algılanır, canının sıkkın olduğu düşünülürse!.. Öyle ya, fotoğraf az sonra "
piyasa"ya çıkacak. Vazgeçiyor genç adam, sevimli bir hal takınıyor. O sırada kameradan "çıt" sesi geliyor. İşlem tamam! Garson işine dönüyor. Genç çift bir saattir sürdürdükleri "sen öyle dedin, ben böyle dedim" tartışmasına. Sanki bütün taşlar yerine oturuyor. Hakkını verelim yine de! Rollerle oyuncular; sahneyle hayat birbirine karışmıyor.
Fotoğraf, dünyanın yeni "
sahne"si!..
***
Çok parlak bir gülümseme biçimi var: "
Mutsuzluktan kırılıyorum" anlamına geliyor.
***
Nerede okuduğumu hatırlamıyorum,
bir duvar yazısından söz ediyordu. Şöyle... "Geçmiş çok fazla. Şu an yetersiz. Gelecek mi? Şimdilik ortalarda görünmüyor!"
***
Mantık, aklın işidir elbette. Fakat
akıl yürütmekten çok statükoyu pekiştirmeye yarar. O yüzden biri güçlü biçimde "bu çok mantıklı!" diye mırıldandığında tedirgin olurum. Çünkü büyük ihtimalle "
burada duralım, bu kadarı yeter!" demek istiyordur.
***
Şimdi bir alışveriş merkezinden çıksam ve önümden birdenbire
başıboş bir beyaz at yelelerini savurarak geçse... Böyle şeyler bir tek filmlerde oluyor. Sırf o yüzden bile sinema sevilmeye değer.