Kışın ortasında azıcık güneş açtı ya, yine o güzelim kuş cıvıltılarıyla güne başlar olduk.
Fakat baktım da, balkona irili ufaklı kuşlar için koyduğum farklı yemlere dokunan olmamış.
Oysa daha geçen yıl mısırları, ekmek parçalarını, yemleri hapur hupur götürürlerdi.
Artık eminim; bu şehrin kuşlarıyla insanları arasındaki bağ koptu.
Ağaçların bile en tepedeki dallarına konuyor, sanki aşağılara inmekten korkuyorlar.
Cebinde sapanla dolaşan çocukların çağında bile insandan bu kadar korkmaz, bu kadar kaçmazdı kuşlar.
Böyle böyle zihnimizden de silinip gidiyorlar. Muğlak, yekpare ve uzak bir terim olarak "kuş" diye bir şey kalıyor geriye.
Kuş seslerini seven ama kuşları sevmeyen; hatta bilmeyen bir toplum olmak acıklı değil mi?
Birkaç yıl önce BBC kuş sesleri yayınlayan bir radyo kanalı açmıştı da, bir anda on binlerce dinleyici toplamıştı. Radyoyu dinleyenleri farklı kuşların farklı sesleri üzerine bir merak sarmıştı.
Bizde olur mu? Sanmam.
Çünkü dikkatimizi vermek, yoğunlaşmak noktasında çok zorlanıyoruz. Huzursuz, hiperaktif, zihni dağınık insanlar olup çıktık.