Dünya hayatı eksiktir, ölüm tamamlar. Eh, misafir evine yayılmaya çalışanların oldum olası itici görünmesine şaşmamak gerek.
***
Modern hayat türlü çeşitli sarhoşluklarla şu "derin bilgi"yi zihnimizden silmeye çalışıyor: Ne kadar sevilirsek sevilelim, ihtiyacımıza yetmez. Ne kadar seversek sevelim, tam karşılığını bulmaz. Zamanı ne kadar kovalarsak kovalayalım, bizden önde koşar. Ve her başarı, başarılamayan ne çok şey olduğunu hatırlatır. Yani öyle ya da böyle hep
eksiğiz, buralı değiliz, gelip geçeceğiz.
***
Eksiklikle sürekli kavga etmek (yedi sülalene yetecek kadar zengin olma çabası, vb.) ve
boşluğu tıka basa doldurmaya çabalamak ( "gayb"ı ortadan kaldıracak kadar ideolojik bakış, vb.) insanın felaketidir.
***
Bir tanıdığım var. Çevresi el üstünde tutuyor onu. Pırıl pırıl gülümsemesine aldanmamalı, kapkaranlık bir tatminsizlik içinde yüzüyor. Çünkü on parmak yetmiyor ona, daha fazla parmağı olsun istiyor. Şimdi ona Kuzey Amerika yerlilerinin savaşçı olmaya geçiş töreninde bir parmaklarını dipten kesip "Varlıkların varlığı"na kurban ettiklerini anlatsam, anlar mı?
Schuon, "on sayısı halkayı tamamlar ve bu kabul edilemez" der.
Zekatını (borcunu, kefaretini)
vermeden kazanmak arzusu modern insana özgü bir arsızlık ve nihayetinde apaçık bir yenilgidir.
***
Hayatı tıka basa doldurma arzusu ile mutlak güvenlik arayışı kardeştir. İmkansız hükümdarlık.
İkiz sapkınlık.
***
Daha geniş bir ev, daha da geniş bir ev gerek... Pencere yetmez, balkon asla, bahçe çok küçük. Daha, daha geniş olsunlar... Neden? Çünkü
içi daralıyor ve çareyi böyle bulacağını sanıyor.
***
Yola çıkıyor, durmadan yola çıkıyor. Gittikçe "
gideceğini" sanıyor. Biraz daha, daha daha ileriye... Çünkü ruhunun çoktan kaskatı kesildiği, yolunu kaybettiği gerçeğiyle yüzleşmekten kaçıyor.
***
Herkes "
güvenli bir ilişki" peşinde. Ve tabii bu bakımdan birbirlerine hiç güvenmiyorlar.