Birkaç yıl öncesine kadar yaz mevsiminin her gidişinde onu şükran ve övgülerle uğurlardım.
Ardından "Yaz ellerimizden tut, hatırla bizi, yine seni bekleriz!" diye yazılar döşenirdim.
Şimdi bu güzel mevsimin adı bile içimi sıkıyor.
İlk mide bulantım Yunan adaları kıyılarına demir atan teknelerinde keyif çatarken bir yandan da yoksul halk çocuklarını kışkırtıp Gezicilik oynayanlarla başladı ve öyle devam ediyor.
Geçen gün çoktan emekliye ayrılmış bir köşe yazarının "şu AKP-CHP koalisyonu olsaydı, ne güzel bir yaz geçirecek, gönül rahatlığıyla sonbahara girecektik" minvalindeki yazısını okuyunca bulantım nüksetti.
Bir de tabii gazete eklerinde şöyle yazanlar var: "Güne yazı pozitif geçirmiş, keyfi gıcır insanların tebessümü ile başlayacaktım ama nafile, herkes yine gergin, yine sinirli!"
Sanırsınız ki, arkadaş Danimarka'da yaşıyor.
Diyeceğim şu...
Yaz diye bir mevsim var sanıyordum.
Herkese ayrı ve sımsıcak biçimde gülen bir mevsim.
Oysa sadece bir "hayat tarzı"ndan ibaretmiş; sınırları duvarla çevrili bir adaymış meğer yaz!