Neymiş? Meğer koalisyon bir mecburiyet veya sandık cilvesi değil, bazı kesimlerin gönlündeki hayalin ta kendisiymiş...
Tabii bu gönül kervanına en son olarak İlker Başbuğ'un katılmasında şaşırtıcı bir yan yok.
Zaten eski bir Genelkurmay Başkanı başka ne isteyebilir?
Yaşayanlar bilir...
Koalisyonlar siyasilerin hızla çürümesi için müsait iklimlerdir.
Karşılıklı didişmelerden ve çıkar kavgasından başını kaldıramayan seçilmişler günü idare etmekle yetinirler.
Böylece bürokrasi tereyağından kıl çeker gibi bir rahatlıkla ülkenin direksiyonunu eline geçirir.
Siyasi alanda doğan boşluk derhal atanmışlar tarafından doldurulur.
***
Koalisyon denince, hemen "
uzlaşmanın yücelikleri"nden veya "
toplumdaki gerginliği azaltmak"tan dem vuranlara bakıyorum da...
Onları dinlerken ister istemez yüzüme buruk bir gülümseme yerleşiyor.
Hani biraz daha cesaret bulsalar...
Demokratik yarışın ve partilerin tek başına iktidara gelme arzusunun bir
hata olduğuna hükmedecekler.
Yani yalandan koalisyon övgüsü almış gidiyor.
Üstelik çoğu da yaşını başını almış adamlar...
Geçmişteki koalisyon dönemlerinde gerginliklerin hiç azalmadığı;
siyasiler yukarıda tepişirken toplumun aşağıda depresyona sürüklendiği unutulmuş olabilir mi?
***
İşin özü şu...
Türkiye temel reformlarını henüz tamamlamamış bir ülke.
Gidilecek daha çok yol var.
Fakat kuşkunuz olmasın ki,
on üç yılda alınan yolun yarısını üç ayda kaybetmek işten bile değildir.
Kuytuya sinmiş kendi "
gün"ünü bekleyen
eski rejimin bürokrasisi derhal ellerini ovuşturarak gün yüzüne çıkacaktır.
Ha! İlle de bir koalisyon kurulacaksa, vizyonunu, stratejisini, politikasını anlatmayı falan boş versinler.
Olacaksa,
bir misyonu olmalı koalisyonun.
Çizgisi, hedefi belli bir misyon:
Yeni anayasa yapmak!
Gerisi boş, gerisi fenalık!