Yemin ediyorum...
Gazetelerin hafta sonu eklerindeki "dağdan atlarım, bayırdan kayarım, dünyanın en ucunda keyfime bakarım" temalı röportajları okudukça...
Seyahat isteğim sönüyor, içimden şuradan şuraya gitmek gelmiyor!
Bu kesimin "ne yapacağını bilemez" hallerini "şıklık" olarak pazarlayışına ve sahte uçukluklarına şahit olmaktan içimde kalan son seyahat ve merak kırıntıları da öldü galiba.
Hele yolun yarısını çoktan geçmiş gazetecilerin, işadamlarının, aşçıların, sanatçıların "daha Galapagos kaplumbağalarını görmedim" veya "önümüzdeki yaz hedefim şişme botla Akdeniz'i dolaşmak" türünden şımarıklıklarını izlemek var ya...
İçimi sıkıntılar basıyor.
Sanırsınız, adam Darwin'in reenkarnasyonu, Galapagos'ta dev kara kaplumbağasına bir daha bakıp evrim teorisini gözden geçirecek!
Hayır! Yanında fotoğraf çektirip, listesine "oraya da gittim" diye çentik atıp geri dönecek. Bütün patırtı bunun için.