Ne yalan söyleyeyim... CHP'nin kendisinin bile inanmadığı, nihayetinde "eline tutuşturulmuş" ekonomik vaatlerinin sabah akşam tartışılmasını anlayamıyorum.
Bu yanlış bir tutum!
Seçmenin gözünde vaatlerin projelerin yerini tuttuğu eski dönemler çok gerilerde kaldı.
Ciddiyetsizliği tartışarak ciddileştirmenin ve siyaset pazarlamacılarının oyununa ayak uydurmanın ne âlemi var!
İşte gördük; HDP'ye de aynı model önerilmiş.
Yok, ille de bizim aklımız bu vaatler diyorlarsa, pes vallahi!
YÖK'ün kaldırılmasına onay veren öğrencinin çamaşırlarını ücretsiz yıkayacaklar; "çalışanları, öğrencileri, emeklileri" ücretsiz taşıyacaklar, elektriği parasız yapacaklar, vs.
Peki yarın öbür gün MHP daha uçuk vaatlerle sahneye çıkarsa, şaşırır mıyız? Hayır!
Ama lafı üstünde işte...
Siyasetin kendisinden değil, "sahnesi"nden söz ediyoruz.
***
Doğru tutum, CHP'nin ciddiyetsiz vaatlerini tartışmak değil, bu partinin durduğu tarihi, siyasi ve kültürel "
yer"in derin yanlışlığını bıkmadan, usanmadan anlatmaktır.
Aslında CHP'de bir yenilik yok!
Rol yapmaya devam ediyor.
Dibine kadar faşizandı ama
özgürlükçü rolü yaptığı zamanlar oldu.
Demokrat bile olamadı ama hem içeriye hem de dışarıya "
sosyal demokrat" rolü yaptı.
Hatta üç beş oy ve kirli ittifaklar uğruna "
azıcık muhafazakâr" rolüne bürünebileceğini bile görmedik mi!
Şimdi de AK Parti'nin "
sosyal yardım" politikalarını taklit etmeyi ölçüsüzlük boyutuna taşıdılar. (Söz konusu çerçevede Taha Özhan'ın geçen salı günü Star'da çıkan "Siyaset ve Siyasal İletişim" başlıklı zihin açıcı yazısını okumanızı öneririm.)
***
Son olarak şunu not edeyim...
Ana akım
oligarşik medya son günlerde "
Türkiye'nin koyun sevdiği"ni yazıp çizmeye, oraya buraya "
koyun" resimleri koymaya başladı.
Eh, ipini koparmış seçim vaatlerinin
seçmeni koyun yerine koymanın politikleştirilmiş hali olduğunu düşünürsek...
Muhalefetin "
eş başkanlığı"nı kimin yaptığı da ortaya çıkıyor!