PAZAR NOTLARI:
Endişeye kapılmayın! Elbette bahar yüzünü gösterecek, tabiat bir kez daha çiçeklenecek. Fakat şunu da unutmamalı ki, bizim zamanımız hep kışa doğru yol alır ve dünyadaki hayatımız nihayetinde mahzunluktur.
***
Bu dünyada en güzel bahar, en hakiki diriliş toplumsal barıştır.
***
Fark yaratmalıyım, ilginç görünmeliyim, sıradışı biri olmalıyım!.. Aklın hep bunlarla meşgul, seni anlıyorum. Ama merak da etmiyor değilim: Ne zaman iyi biri olacaksın?
***
Alışkanlık bizi birbirimize bağlayan ip! Eskisinden daha yakın değiliz. Sadece birbirimize bağlıyız. Kopmayacağından emin biçimde, o ipi çeke çekiştire birbirimizden uzaklaşıyoruz.
***
Hayatta "güzellik"ten daha güzel şeyler var.
***
Aşkı oyun gibi görenlere aklım ermiyor. Aşk, oyunbozandır.
***
Dünyayı "yenmek" isteriz. Oysa tek başına altından kalkılacak bir şey değildir bu. Belki bu yüzden, çok geçmeden öfkemize yeniliriz.
***
Sırf "ben de varım, beni gör, beni tanı!" demek için öfkelenmek... Bu çıkmaz yola nasıl girdik? Söylemeye çalışayım: "Başkası"nı bir kapı değil, bir duvar gibi görmeye başlayarak, sükunetin "görünmez olma"ya yol açacağından korkarak, şefkati zayıflık sanarak...
***
Halk, "Büyük Türkiye" istemeye görsün... Bizim batıcı, seküler, beyaz aydınlarımız hemen "cahil işte!" bakışı atar ve dudak kenarlarında biriken horlamayı halkın üzerine boşaltırlar. "Büyüklük" hakkındaki fikirlerinin hep ucuz cesamet algısına dayandığını gözden kaçırırlar. Büyük arabalar, büyük sandviçler, büyük paralar, çok büyük silahlar dünyasına bağlandıklarını fark etmezler bile! Oysa BM sadaka niyetine yardım yaparken, o anlı şanlı zengin Batı ülkeleri sırtlarını dönmüşken milyonlarca çaresiz Suriyeli'ye bir dakika bile duraksamadan kucağını açan Türkiye basbayağı büyüktür işte! Çok büyük!