İnsan eliyle kurulmuş şu düzenle insanın dokusu birbirinden farklı.
Hafif ateşle başlayan bir grip bile bu gerçeği yüzümüze vuruveriyor.
İş hayatının tıkır tıkır işleyen çarkı...
Sonra biz "şehir ahalisi, kara şemsiyeliler"in koşturmacaları...
Arabalar, taksiler, dolmuşlar, park yerleri, metro istasyonları...
Ve gündelik rutinimiz; yani sorumluluklar, görevler...
Bütün bunlarla aramızdaki uyumun "yalan" olduğunu anlamak için hastalanıp devre dışı kalmak yetiyor.
En beteri de şu...
Bu "ruhsuz düzen" bizim bir "ruh"umuz olduğunu umursamıyor. O bizden işe yaramamızı; sürekli dinç kalıp çarka katılmamızı bekliyor.
***
Günlerdir berbat bir gribin elinde
buruşturulup evimin bir köşesine fırlatılmış gibiyim.
Tam toparlandım mı, ondan da emin değilim.
Ne hastalıklar var!
O yüzden sersem bir gribi uzun uzadıya anlatacak değilim. ( Fakat hekimler bir grip salgınının varlığından söz ediyor; dikkatli olun, derim.)
Anlatmak istediğim şey başka...
İnsan hastayken zamanı durduruyor sanki.
Geçmişini baştan tartıyor.
Hatırlıyor, hatırlıyor, hatırlıyor...
İbretlik bir hesaplaşmanın içine düşüyor.
Düşünüyor, hissediyor, bildim sandıklarını baştan gözden geçiriyor.
Bir yanıyla "
hızlandırılmış öğrenim kursu" gibi bir şey.
Geçende sevgili
Metin Karabaşoğlu bir not düştü: Bediüzzaman hasta dostlarını teselliden ziyade tebrik edermiş. Bir "
okul"dan mezuniyetleri için...
Ben de
Mevlana'yı hatırladım; "
hastalık insana akıllılık bahşeder" diyen Mevlana'yı...
***
Hiç kendimizi kandırmayalım; popüler kültürün göklere çıkarttığı "
dinçlik" hali zaman karşısında çok narin, kolayca kırılıp dağılabilen bir şey.
Bir virüsün oyununa bakıyor.
İşte öyle bir virüs beni ağır bir yüzleşme sürecinin içine sokuverdi.
Gençliğimden şu günlere kadar üzerimde hükmünü sürdüren
bir bohem hülyanın yaldızları şimdi ağır ağır sökülüyor.
O ne mi?
Kişisel özgürlüğümü ve zihinsel berraklığımı koruyabilmek için
yalnızlığımın yüceltilmesi...
Tek başına bir hayata meftun olmak...
Ama insan hastayken anlıyor ya da yakınlarının hastalıkları sırasında...
Bireyci "
sigortalar"ın ruha bir katkısı yok!
Net söyleyeyim: "
Çekirdek aile" dediğimiz şey bile çok
cılız ve
eğreti bir yapı.
Gündelik hayatın koşturmacası içinde boğulup giden dostlukların elinden de bir şey gelmez.
Uzun lafın kısası, gençler size söylüyorum...
Ne biyolojik yapımıza, ne fizik gerçekliğe, ne
kapitalist düzenin fenalıklarına tek başına direniliyor.
Teklifim;
geniş cephe, geniş aile!