Bazen onlara çok kızıyorum.
Oysa üzülmek belki daha doğru.
Halleri fena!
Yıllar boyu ağızlarından "eğitim şart" lafını düşürmediler de ne oldu! Bütün ömürle- ri bizzat kendi eğitimlerinin cılızlığı karşısında mahcubiyetle geçiyor.
Eğitimin düzeltmediğini en iyi onlar biliyor.
Yoksa birbirlerine karşı böyle hasetten çatlayacak halde olurlar mıydı?
Fakat eğitimle ilgili pis bir hesapları var.
Eğitim, "cahil halk"a belki dinini imanını; geçmişini, geleceğini unutturur diye düşünüyor, bıkmadan usanmadan bunun peşinde koşuyorlar.
***
"
Kültür" deyip yere göğe koyamadıkları şey, bir tür
kulüp rozeti gibi.
Aidiyet ve kibir vesilesi, o kadar!
Ne bugünün dünyasını biliyorlar, ne üç sokak ötede oturan insanların kadim kültürünü...
Kültürleri biraz gazete malumatı, biraz aile "
background"ı; çokça da ilkokul ezberlerinin bitmez tükenmez revizyonlarından ibaret.
Tanrı-devlet yıllar boyu onları kolları arasında tutmuştu. Şimdi düştüler.
O yüzden
sosyal bedenleri kırıklarla dolu, ruhları alabildiğine ezik.
Emeklilikten sonra çıktıkları "
10 günde 21 Avrupa şehri" turlarıyla ne kadar yabancı olduklarını anladıkları
Avrupa'dan da, her devirde kazancına kazanç katmayı beceren
büyük burjuvaziden de nefret ediyorlar. Uzak semtlerdeki kendi halinde insanlardan; kendi hatalarıyla sürekli yüzleşmeye zorlayan
sosyal-siyasal kaderden, hatta "
haydi önümüzdeki haziranda ayaklanalım!" diye yakalarından çekiştiren
marjinal siyasetlerden tiksiniyorlar.
Bu kadar tiksinti, bu kadar çok nefret birikimi içten içe çürümelerine yol açıyor.
***
Geçen gün bu tayfadan birinden mail geldi.
"Neden geri kaldığımız konusunda sayfalarca dil dökülse, bu kadar net anlaşılmaz" diye bir başlık atmış, altına da Ankara'dan bir semtin Google haritasını koymuş.
On iki cami, bir mescit, bir Kuran kursu işaretlenmiş haritada. Fakat tiyatro yokmuş, konser salonu yokmuş, kitaplık yokmuş, artık ne demekse o, "bilim fuarı" yokmuş!
Mail'deki kofluk karşısında bir kez daha içim acıdı.
80 yıllarını devletin toplu tüfekli desteğiyle geçirdiler ama yetmedi.
Sorsan yine "
ne çektik şu halktan!" diyecekler.
Sanırım, bir
uçan daire gelip hepsini "
Kayıp Kıta Mu"ya götürünceye kadar huzura kavuşamayacaklar.