Pazar notları:
Siyasal çekişme bir "hayat tarzı kavgası"na dönüştükçe ağır ağır acı gerçekle yüzleşiyoruz. Hayat yok! Kaybolmuş!.. Geriye sorgulamaya korktuğumuz rutin ve sarhoşu olduğumuz "tarz" kalmış.
***
Birine hayat tarzını kısa süreliğine de olsa değiştirmesini teklif edin... Hemen endişeye kapılacaktır. Kimselere itiraf etmek istemez ama bilir, elinde o "
tarz"dan başka ne var ki!
***
Bir Pazar kahvaltısı...
Aynı marka spor ayakkabının farklı renklerini giymiş, çok benzer evlerde oturan ve geleceğe dair birbirinin tıpa tıp aynı hayalleri kuran bir grup çift... Neredeyse aynı sözcüklerle yediklerini, içtiklerini konuşuyorlar. Çocuklarının geleceğinden söz ediyorlar; aynı planlar, aynı hevesler, aynı hırslar... Sonra işleri, güçleri, sıkıntıları... Hepsi aynı. Dışarıdan bakana aynı "
efendi"nin köleleri gibi görünüyorlar.
Sanırım bunu onlar da hissediyor. Belki bu yüzden kendilerini ikna etmek üzere tekrarlıyorlar:
Özgürüm! Özgür olmak gibisi yok! Yaşasın özgürlüğümüz!..
***
Hiç ilerlemeyen ilerici, muhafaza etmeyen muhafazakar...
Tarz sahibiler, sadece tarz!
***
On küsur yıl öncesine ait bir not: "
Demli bir çay söyledim. Tadı yaşadıklarımız kadar tatsız, görüntüsü hayat kadar güzeldi."
***
Bazen
geceyi uyutmak istiyor insan. O uyusun, biz uyanık kalalım, istiyor.
***
Bizi iyiliğe inandıran bazı sabahlar ve kalbin derinliklerine doğru yola çıkartan sakin ikindiler bir yana,
gündüzler karanlıktır bana. Ama gecenin koynuna çekildiğimde içim ışıl ışıl olur.
***
"Ben farklıyım" diyor, hiç durmadan. "
Ben başkalarına benzemem" diyor. Onu sevmemi istediğini, sevgime bir türlü güvenemediğini anlatmaya çalıştığını anlamadığımı sanıyor. Bu haliyle hepimize ne kadar benziyor.
***
Sevincin yerini
tatminsiz eğlencenin, acının yerini
sürekli endişenin aldığı bir dünyadayız artık. Bu da bir tür kıyamet sayılmalı!