"Süleyman Şah Türbesi operasyonu Suriye'ye saldırıdır" diyen birine bütün bir köşeyi ayırmaya değer mi? Bilemiyorum.
Genel Başkanı "neden geri çekildiniz?" deyip söylediğine kendisi inanmazken, partinin dış politika konularındaki önemli ismi "Milli Savunma bakanımız Suriye'den özür dilemelidir, çünkü bu bir saldırıdır" açıklaması yapıyor.
Hele bu kişinin Sisi darbe yaptıktan sonra apar topar Kahire'ye bağlılıklarını bildirmeye giden CHP ekibinin de "beyni" olduğunu falan hesaba katarsak...
Şurada sarf ettiğim onca cümleye yazık belki de!
Fakat mesele sadece Faruk Loğoğlu'yla bitmiyor.
Mesele artık kendi kendisini tasfiye eden CHP'nin bitmez tükenmez çelişkilerinden de ibaret değil.
Loğoğlu'nun bu açıklaması Türkiye'nin dış politikasını yıllarca elinde tutmuş bir zihniyete yaslanıyor.
Üzerinde azıcık da olsa durmak gerek.
***
Malum, monşerler Mustafa Kemal'in "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözünün arkasına sığınmayı severler.
Asıl dertleri içerde
oligarşik- bürokratik- seküler ve kültürel bakımdan "yarı ecnebi" seçkinlerin, dışarıda
dünya egemenlerinin mutlak iktidarıdır.
Halk varil bombaları ile yanıyormuş, IŞİD önüne geleni kesiyormuş, bölgede her kafadan ayrı ses çıkıyormuş, bütün bunları umursamazlar.
İsterler ki, halkı devletlerin sopası, devletleri ise
egemenlerin diplomasisi idare etsin!
Barış dedikleri de budur zaten.
O yüzden en kötü Esad bile çok değerlidir. Çünkü "
bir sorun varsa, aramızda halledilir" kafasındadırlar.
***
Nihayetinde çok kritik bir dönemde; 2001-2006 arasında
Washington büyükelçiliği yapmış birinden söz ediyoruz...
Ayrıca CHP falan deyip duruyoruz ama...
Sarıgül'ün meşhur TDH'sının kurucularındandı
Faruk Loğoğlu. Sonra birdenbire CHP'nin astığı astık, kestiği kestik genel başkan yardımcılarından oluvermişti.
Derken geçen eylüldeki kurultayda üzerinin çizildiği iddia edildi.
Partideki
açık Pensilvanya uzantılarıyla Şam muhibi devletçiler arasındaki kavgada mı, yoksa Feyzioğlu'nun Danıştay konuşmasını eleştirdiği için mi yara aldı, orası biraz karanlık!
Benim istediğim şeye gelince...
Bir an için şöyle arkanıza yaslanıp...
Bu adamların çok uzun yıllar boyu sadece dış politikayı değil, Türkiye Cumhuriyeti'ni yönettiklerini düşünmeniz...
Bu adamlar dışarıdan hep özür dilediler.
Diplomasi dedikleri şey, pantolonun ütüsü bozulmadan diz çökebilme becerisidir.