Süper Lig başladı ya, manşetlerde yine aynı sözler: "Hasret bitiyor."
Ne hasreti Allah aşkına?
Biraz alışkanlıktan, biraz da can sıkıcı gündelik hayat karşısında en etkili "zihin dağıtıcı" olduğundan maçların başlamasından memnun olanlar var elbette.
Fakat tanıdığım en fanatik taraftarın bile ağzında tat yok!
Maç izlemeyi iple çektiğini söyleyen tek bir kişiye bile rastlamadım.
Süper Kupa'daki rezilliklerden sonra da ne kadar berbat bir halde olduğumuz kafamıza dank etmeyecekse, ne zaman edecek!
Bu ülkede değişimin eli her yana değdi fakat futbola bir türlü ulaşamadı.
Kötü hakemler, kötü futbolcular, kötü yöneticiler, kötü tribünler...
Eski kafalar, eski çıkar ilişkileri, eski kavgalar, eski ayak oyunları, eski çapsızlıklar...
Bunların hepsi sapasağlam ayakta! Hatta eskisinden bile daha beter bir güce sahipler.
Yeni Türkiye ise hâlâ kapının dışında!
Futbolun uluslararası başarı kriterlerine göre sürekli geriliyoruz.
Ama hani bütün dünya çapında mali çapaçulluk veya sahada hızla çirkinleşen futbolcular sıralaması yapılsa en ön sıralarda yer alacağımızdan kimsenin şüphesi yoktur.
Şimdi durup tabloyu dürüstçe değerlendirmek zorundayız.
Futbolun geniş kesimleri birbirine bağlayan bir sıva olduğunu düşünürsek, sosyolojik bakımdan ciddi bir problemle, siyasi bakımdan ise açık bir başarısızlıkla karşı karşıyayız.