Hatırlıyorum, 2012 sonlarında bir kısım medya "deprem önlemleri bir yerel seçim depremine dönüşebilir" diyerek ellerini ovuşturuyor ve Ak Parti'nin muhtemel yenilgisini hayal ediyordu.
Başbakan yine de kentsel dönüşüm projelerinden geri adım atmadı.
Bir tabii afet olan depremin yıkımlarına karşı "tabiatın fıtratında bu var" demeden radikal önlemler geliştirme çabasındaki Ak Parti'nin korkunç bir maden kazasına "oldu bir kere!" mantığıyla yaklaşması söz konusu olabilir mi?
Olamaz ve kabul edilemez.
Şimdi elimizde çok büyük bir acı pahasına elde ettiğimiz trajik bir tecrübe var. orumluların bulunup cezalandırılması noktasını bir yana bırakıyorum. O zaten hakkın, hukukun emri!
Bu tür kazaların tekrarlanmasını önlemek için en hızlı ve etkili biçimde neler yapılmalı konusunu da tartışmalıyız.
Yapılacak ilk iş...
Soma benzeri bütün madenlerin çalışmasına bir süreliğine ara verilmesi ve bilimsel kurulların da eşliğinde iş güvenliği bakımından baştan kontrol edilmesidir.
Bir önemli konu da özelleştirmeler meselesidir.
Soma patronu Alp Gürkan iki yıl önce Hürriyet'e "Türkiye Kömür İşletmeleri'nin maliyetinin onda birine kömür çıkartıyoruz" demişti. Bu lafa karşılık "iyi de nasıl?" sorusunun cevabı ciddi olarak araştırılmalıydı. Cevap maalesef büyük bir faciayla geldi.
O halde ne yapmalı?
Verimsiz devlet işletmelerinin özel sektöre devri artık yağmacı şirketlerin ihya edilmesi haline getirilmemeli! (Bu konuda dün Star'da yer alan Cemil Ertem yazısını tavsiye ederim.)
Kiralama da problemli bir yol. İşverenin koşulları iyileştirmek yerine hemen yüksek kazanç peşinde koşmasına neden oluyor.
Bana kalırsa, esas yapılması gereken madencilik sektöründeki kimi özelleştirmeler ve lisansların devlet tarafından yeniden gözden geçirilmesidir.
Tam zamanıdır.