Soğuk Savaş sadece uluslararası gerçeklik değildi. Sadece ekonomik paylaşım ve gerilim politikası değildi.
Aynı zamanda kitlelere yönelik bir zihin kontrolü ve sosyal disiplin tekniğiydi.
Şuraya mim koyun...
Devletler düşman korkusuna dayanarak o dönem boyunca kendi halklarını "cemiyet" olmaktan çıkartıp "cemaat"laştırmaya çalışmış ve 1960'ların ikinci yarısına kadar az çok bunu başarmıştı.
Unutulmamalı ki, Soğuk Savaş'ın en şiddetli olduğu dönemde...
Çok sayıda Kaliforniyalı bir sabah uyandıklarında sahilde çıkarma gemilerinin yan yana dizildiğini göreceklerine inanıyor; geceleri polise ufukta Sovyet denizaltıları görüldüğü ihbarları yağdırıyordu.
Çok sayıda Alman bir gece yarısı Sovyet tanklarının kapılarına dayanacağı korkusuyla uykuya yatıyordu.
Devletler de tabii boş durmuyor; vatandaşlarını sürekli hain olabilir kuşkusuyla izliyor, dinliyor, soruşturuyordu.
***
Hemen "bunların sıcak gündemle ne ilgisi var?" demeye kalkmayın!
Çok ilgisi var.
Gittiği yoldan rahatsız olup
Türkiye'yi baştan dizayn etmek isteyen güçlerin planları bir değil, iki değil, çok sayıda.
Bu planlardan biri de Türkiye'yi karşı ucunda
İran'ın bulunduğu yeni bir "
Soğuk Savaş" ortamına sürüklemek.
Ne yalan söyleyeyim...
Binlerce kişinin telefonlarını dinlemek için uydurulan 2011/762 sayılı hukuki gerekçenin "
İran yanlısı Selam -Tevhid örgütü adına soruşturma" olduğunu öğrenmek tüylerimi diken diken etti.
Çünkü bu örgütü
Mumcu, Üçok, Kışlalı suikastları iddiasıyla tanıyoruz.
Sanki örgütün adı ve niteliği
dipfrizde tutulup ihtiyaç olduğunda oradan çıkartılmış.
Şimdi "
The Cemaat"in derin ve tuhaf (yani Sünnilerle Şia arasındaki anlamlı mesafeden farklı)
İran nefretini de bu tabloya ekleyince, görüntü iyice kararıyor.
***
İran'ın Ortadoğu'daki ellerinin kanlı olduğunu,
Şii Hilali projesinin tehlikesini bilmeyen mi var!
Ama adı "
Pers tehdidi"ne dönüştürülmüş mistik bir paranoyayla karşı karşıya olduğumuzu da görüyoruz.
Yoksa?..
Yoksa ülkeyi çok geniş kesimleri hedef alacak bir tür
McCarthy süreci, yani
"İran casusları davası" bekliyordu da, kıyısından mı döndük?