Genç adam kararlı adımlarla kitapçıya girdi.
Bir masanın üzerinde yan yana sıralanmış Chuck Palahniuk ve genç kuşaklarca yeni keşfedilip sevilen Sabahattin Ali romanlarına göz ucuyla bile takılmadı.
Doğrudan "Kişisel gelişim ve başarı" bölümüne geçti.. "Başarının Anahtarları",
"7 Adımda Başarı",
"Başarmak İçin Kestirme Yol", "Başarı İnançtır", "Başarı Yolculuğu", "Başarı Yolunda Düştüğümüz Yanlışlar", "Başarmak İçin 70 Kural" ve tabii ki "Başarının Sırları" falan, hepsi oradaydı...
Genç adam kravatını gevşetip ceketinin düğmesini açtı, hafifçe öksürdü ve heyecanla kitapları karıştırmaya başladı.
O an eylemci ve şair yanıyla tanınan keşiş Thomas Merton'un sözlerini hatırladı:
"Bütün hayatını başarı merdivenini tırmanmaya adayan insanlar biliyorum; sonra en tepeye çıktıklarında bir bakıyorlar ki, merdiven yanlış duvara dayalıymış!"
Sızlanırız. Yakınırız.
Eleştiririz. Küçümseriz hatta.
Bazen de bu halimizin acısını bizim başaramadıklarımızı başaran tanıdıklardan çıkartmaya çalışırız.
Fakat düşünsenize...
Sağı, solu, önü, arkası "başarmak" kavramıyla tarif edilen bir hayat tarzının kölesi olacağız ama bir yandan da "başarı tutkusu"na burun kıvıracağız!
Yalnız kariyer meselelerini değil; aşk meşk, eş dost ilişkilerini bile başarı ölçütleriyle değerlendireceğiz ama "neden başaramıyorum?" diye dertlenenlere şımarık muamelesi yapacağız!
Eh, olmaz.
Olmuyor!
Kendi kendimizeyken bile samimi gelmiyor.