Öğrenmek için gereken sabra sahip değil, çabuk sıkılıyor. Bu yüzden bilmiyor, bilemiyor fakat sürekli malumat biriktiriyor. Odaklanamıyor ama göz gezdiriyor. Düşünmüyor ama durmadan tartışıyor... Çok tanıdık, değil mi?
***
Öğrenmenin hayret ve harikalarla dolu upuzun bir süreç olduğunu unuttuk... Bilginin sadece biriktirilmeyip aynı zamanda "
yaşanması" gerektiğini bilen kuşaklar göçüp gideli çok oldu... Yüzlerce yıldır ayakta kalan
meseller durup düşünelim; ders alalım diyeydi. Şimdi hepsi
folklor ezberlerine dönüştü... İnanç deseniz, çoğu zaman ya kupkuru amel, ya da kalbe gömülmüş emel!..
Buradan ne çıkar? Bilemiyorum. Ama biz zor çıkarız!
***
Osman Konuk yetişkin olmayı ne güzel anlatıyordu: "her nasılsına karşı korkudan iyi oldum." O şiirin bir de şu dizesi vardır: "nereme dokunsam eksik."
***
Şu "kişisel gelişim"ciler bir alem! İçlerinden biri kalkmış "sürekli eylem halinde olun, hayatı kazanılması gereken bir zafer gibi tasarlayın!" diyor. Oysa takipçilerine iyilik yapmak istiyorlarsa, "Durun!" demeliler; "Allah aşkına bir durun da bakın kendinize!" Hele o hayat konusu... Eninde sonunda kaybedeceğimiz şeyin zaferi olur mu? Üstelik derdiniz "gelişim" ise, işte tam bu noktadan, bu hakikati kabullenmekten başlar.
***
"
Aşık oldum" diyor. Aşk kelimesi öyle parıltılı ki, onu yeterince
sevmediği gerçeğini bile örtebiliyor.
***
"Ben farklıyım" diyor. İşte tam o anda başkalarından hiçbir farkı kalmıyor.
***
Sis bastırdı. Köprü trafiği şehrin yollarını tıkadı. O trafikten gözüm korktu. Kitapçıya girdim. Bir kitapçının bütün raflarını yokladığım; en aşağıdaki raflara bakmak için dizlerimin üzerinde süründüğüm günlerden bu yana çok zaman geçmişti. Üstelik epeydir dijital okumaya geçmiştim, haşır neşir olduğum basılı kitapların sayısı gitgide azalıyordu. O yüzden yeni bir şey yapıyormuşum gibi coştum. Bir saatten fazla kalmışım içerde. Sonuç?
Kitap kokusu hala çok güzel! Ve en sağlam kitaplar artık gözlerden uzak raflarda, araya sıkışmışlar.