"Marmaray su sızdırıyormuş!" Birdenbire söyledi bunu.
Oysa ortalığı kavuran dolu konu vardı. Dershane tartışması, Başbakan'ın Kürdistan ismini telaffuzu, vd...
Beni görünce o konuları açar sanmıştım fakat tuhaf bir sesle tekrarlamayı seçti: "Duymadın mı? Tünel su sızdırmaya başlamış!" Döndüm baktım.
Kıs kıs gülüşünü saklamaya çalışan bir tedirginlik pozu takındı hemen.
Saklamaya çalışıyordu, çünkü bu duygu hali ne yaşına başına yakışıyordu, ne de tanıdığım insancıl karakterine!
"Nasıl oluyor da, senin gibi biri böyle söylentilere prim veriyor; hem durum buysa samimiyetle üzülmen gerekmez mi?" dedim. Gözlerini kaçırıp susmayı tercih etti.
Çünkü "prim vermek"ten çok daha beter bir noktadaydı. Hırs ve hınçla bu olumsuz söylentilerden hiç değilse birinin doğru çıkmasını bekliyordu.
En beteri de bu "düşmüş" ruh halini siyasal açıdan "muhaliflik" sananlardan biri olup çıkmıştı.
***
Sanırım
Marmaray sembolik bir değer de kazandı! Kolayca
avm'ler, TOKİ konutları, 3. Köprü gibi demode fakat kategorik bir eleştiri ve horlamanın nesnesi olamayacak kadar güçlü ve her kesim için hizmet niteliği yüksek bir yapı
Marmaray.
Eh, nihayetinde sırf bağcı dövmek uğruna
Başbakan'ın eviyle AK Parti genel merkezi arasına çekilmiş bir tüp geçit olduğu iddia edilecek değil ya!
İşte bu yüzden korkunç bir haset ve hıncın odağı haline geldi.
Peki bu üzerinde durulmaya değer bir tutum mu?
Bir açıdan, değmez!
Diyebilirsiniz ki,
kervan yürür ve nihayetinde bu "
kafa"nın nüfuz sahası gitgide küçülür. Doğru!
***
Fakat bir de
kötücül bakış ve niyetlerin sıradanlaştırılması gerçeği var.
İnsan bu hale giren eşe dosta üzülmesin de kime üzülsün!
Düşünebiliyor musunuz;
Marmaray için içinden kıyamet dilekleri tutan on binlerce insan...
Hafife alınabilir bir şey mi?
Bir virüs gibi bulaşıp çürütüyor üstelik.
Max Scheler hınç duygusunu bastırılmış olanın sürekli su yüzüne çıkma isteğinin "
bilincin zehirlemesi" olarak tarif ediyordu.
Bana da sorarsanız,
Marmaray'ın duvarları değil, bir kesimin ruhu sızdırıyor.
Ne mi sızdırıyor? Söyleyeyim:
Zehir!
Merak ediyorum...
Onları omuzlarından tutup sarsarak kendine getirecek bir "
büyükleri" yok mu?
"
Bu kötücüllük ve alçaklık muhalif düşünce ve eylem üretemez" diyecek yeni bir siyasi liderlik ihtimali hiç mi yok?